EDİTÖRDEN
2004 yılında hepinize gecikmiş bir merhaba. Dergimizin 7. yılında tekrar biraradayız. Bu yıl tüm hevesimiz ve çabamıza rağmen bazı mali sorunlar nedeni ile ancak bu zamanda birlikte olabildik. Bundan sonraki sayıların daha düzenli ve zamanında çıkacağı umudunu taşımaktayız.
Yeni yılın bu sayısında “Antiretroviral Tedavi Uygulanan HIV/AIDS Hastalarında Dislipidemi Tedavisi” başlıklı bir derleme, “Progresif Multifokal Lökoansefalopatili Bir AIDS Hastasında Antiretroviral Sağaltım Başarısızlığı”, “Isparta'da ve Manisa'da kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların HIV/AIDS Konusunda bilgi ve tutumları” ile ilgili iki araştırma yazısını bulacaksınız. Ayrıca 2003 yılının ilk sayısından itibaren başlattığımız her sayıda HIV/AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Diğer Hastalıklarla ilgili çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşlarını tanıtmaya bu yılda devam etmekteyiz. Bu sayımızda 1999 yılında kurulan “Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği”nin tanıtımını bulacaksınız. Dr. Tümer tarafından devam ettirilen “Sorular ve Cevaplarla HIV/AIDS” ve “İnternet'te HIV/AIDS” başlıklı bölümler bu yıl da devam ettirilecektir.
2003 yılı başında ilan ettiğimiz “2003 Yılının En Başarılı Araştırma Yazısı” sonuçlarını da bulacaksınız. 2004 yılında da bu tür başarılı araştırma yazılarını ödüllendirme çabamız sürecektir.
Yeni sayılarımızda yeni çalışmalarınızı ve yazılarınızı bekliyoruz. Beraberliğimizin sürmesi isteği ve dileği ile.
Editörler Kurulu Adına Dr. Serhat ÜNAL
ANTİRETROVİRAL TEDAVİ UYGULANAN HIV/AIDS HASTALARINDA DİSLİPİDEMİ TEDAVİSİ
Dr. Önder Orhan Eren*
Dr. Gülay Sain Güven*
Dr. Serhat Ünal**
*Hacettepe Üniversitesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı
**İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi
ÖZET
“HAART”(“Highly Active Antiretroviral Therapy”) rejiminin kullanımı ile HIV infeksiyonu tedavisinde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Ancak tedavide kullanılan bazı ilaçların dislipidemi gibi önemli yan etkileri mevcuttur. Ayrıca dislipidemi tedavisinde kullanılan ilaçların antiretroviral ajanlarla önemli farmakokinetik etkileşimleri bulunmaktadır.
Bu yazıda HIV ile infekte hastalarda dislipidemiye yaklaşım, kardiyovasküler risk faktörlerinin saptanması ve konuyla ilgili ilaç etkileşimlerinin çeşitli tedavi kılavuzlarını gözden geçirerek incelemeye çalıştık.
Anahtar Kelimeler: HAART, HIV infeksiyonu, dislipidemi, farmakokinetik etkileşimler.
SUMMARY
Important progress has been made in the treatment of HIV infection after the introduction of “HAART” (“Highly Active Antiretroviral Therapy”) regimen. But some of the drugs in this regimen can cause severe dyslipidemia. Moreover drugs used in the treatment of dyslipidemia have clinically important pharmacodynamic interactions with antiretroviral agents.
In this paper we aimed to review the issues of clinical evaluation of dyslipidemia in HIV infected patients, evaluation of cardiovascular risk factors and clinically important pharmacokinetic drug interactions.
Key Words: HAART,HIV infection, dyslipidemia, pharmacokinetic interactions.
HIV infeksiyonunun 1980'lerin başında tanımlanmasından sonra tanı ve tedavisinde önemli yol katedildi. Son yıllarda uygulanmaya başlayan HAART (Highly Active AntiRetroviral Therapy) [antiretroviral ilaç grupları tablodadır (Tablo 1)] ile viral replikasyon önemli ölçüde kontrol altına alındı.
Hiperlipidemi, antiretroviral tedavinin sık karşılaşılan bir komplikasyonu olarak karşımıza çıktı. Özellikle proteaz inhibitörleri, trigliserid ve kolesterol düzeylerinde artışa neden olmaktadır. Total ve LDL kolesterol düzeylerinde 30mg/dl civarı artış olmakta; trigliserid düzeyleri 1000mg/dl düzeylerinin üzerine çıkabilmektedir. Bu değişiklikler artmış pankreatit riskini birlikte getirmektedir (1). Dislipideminin HIV ile infekte olup proteaz inhibitörü alan hastalarda erken ateroskleroza neden olduğuna dair vaka sunumları olmasına rağmen, artmış kardiyovasküler risk getirdiği henüz kontrollü çalışmalarla gösterilemedi (2). Uzun süreli takip çalışmaları sonuçlanıncaya kadar, HIV ile infekte hastalarda dislipidemi tedavisinde HIV ile infekte olmayanlara uygulanan tedavi kılavuzlarını esas alan ancak bu hasta grubuna ait özellikleri de göz önünde bulunduran bir yaklaşım uygun olacaktır.
HIV ile infekte olmayan hastalarda hiperlipidemi tanı ve tedavisinde, 2001 yılında yayınlanan ve bu konuda öneriler içeren NCEP ATP3 [“National Cholesterol Education Program, Adult Treatment Panel 3” (Ulusal Kolesterol Eğitim Programı Yetişkin Tedavi Paneli 3)] kılavuzu esas alınmaktadır (3) (Tablo 2). Kılavuzda hastalar risk faktörlerinin sayısına ve önemine göre 3 grupta incelenmekte; gruplara göre farklı tedavi hedefleri önerilmektedir. Ayrıca yaşam tarzı değişikliklerinin üzerinde hassasiyetle durulmaktadır.
1. Kardiyovasküler hastalık için majör risk faktörleri
a. Sigara içimi
b. Hipertansiyon (Kan basıncı > 140 /90 ya da antihipertansif ilaç kullanıyor olma)
c. HDL kolesterol düşüklüğü (<40 mg /dl)
d. Ailede erken koroner arter hastalığı öyküsü (1.derece erkek yakınında 55 yaştan önce ya da 1.derece bayan akrabada 65 yaşından önce)
e. Yaş (erkek >45; bayan >55 yaş)
f. Yüksek HDL kolesterol düzeyleri negatif risk faktörü olarak düşünülmektedir; HDL >60 mg/dl ise diğer mevcut risk faktörlerinden biri “yok “ kabul edilebilir.
2. Hedef LDL Düzeyleri
Kardiyovasküler hastalık için risk faktörlerine göre ideal LDL kolesterol düzeyleri belirlenmektedir (Tablo 3).
3. Tedavi
a. İlaç dışı Tedavi
Tüm hastalara aşağıda belirtilen yaşam tarzı değişiklikleri öncelikle önerilmelidir:
- yağ oranı %15 ‘in altında yağ içeren diyet uygulanması
- haftada en az üç gün, 30 dakika egzersiz yapılması
- ideal vücut ağırlığına ulaşacak şekilde kilo verilmesi
LDL kolesterol >220mg/dl veya trigliserid >2000 ya da trigliserid >1000 + pankreatit öyküsü olmayan hastalarda, ilaç tedavisi başlanmadan, yaşam tarzı değişiklikleri ile takip denenebilir (4).
b. Hiperlipidemi Tedavisinde Kullanılabilecek İlaçlar ve Antiretroviral İlaçlarla Etkileşimleri
Dislipidemi tedavisinde kullanılan ilaçlar; statinler fibratlar, safra asidi bağlayan ajanlar ve nikotinik asittir. Bu ilaçların serum lipidleri üzerindeki etkileri aşağıdaki tabloda özetlendi (Tablo 4).
Özellikle statin grubu ilaçların antiretroviral ajanlarla önemli farmakokinetik etkileşimleri söz konusu olduğundan, ilaç seçiminde titiz davranılması gerekmektedir. HIV ile infekte hastalar, tıpkı diğer hasta grupları gibi statin ve fibrat grubu ajanlarla ortaya çıkabilecek hepatotoksisite ve myozit açısından da yakından takip edilmelidir. Antiretroviral ajanlarla lipid düşürücü ilaçların etkileşimi aşağıdaki tabloda özetlendi (Tablo 5).
Piyasaya yakın dönemde sunulan potent bir statin olan rosuvastatin antiretroviral ajanlarla belirgin farmakokinetik etkileşime girmemektedir (4). Yine, kullanıma yakın zamanda giren kolesterol emilimini önleyen ezetimib LDL kolesterolde %15'lere varan azalma sağlamaktadır. Ancak bu ilaç ile ilaç etkileşimi konusunda HIV ile infekte bireylerde yeterli deneyim yoktur.
Fibratlar temel olarak CYP4A tarafından metabolize edilmektedirler ve proteaz inhibitörleri ile belirgin etkileşimleri yoktur. Ancak statinlerle kullanımları iskelet kası toksisitesini arttırdığından kombine kullanımlarından kaçınılmalıdır. Fibrat tedavisi ile HIV ile infekte bireylerde trigliserid ve kolesterol düzeyinde etkin düşüş sağlanabilmektedir. Bu etki özellikle trigliseridler üzerinde belirgindir (5).
Lipid düşürücü ajanlar için önerilen başlangıç tedavi dozları
-Atorvastatin 10 mg qd
-Pravastatin 20-40 mg qd
-Fluvastatin 20-40 mg qd
-Gemfibrozil 600 mg bid
-Fenofibrat 54-160 mg (ülkemizde 200mg'lık kapsülleri bulunmaktadır).
c. Antiretroviral Tedavi Değişikliği
Proteaz inhibitörü alırken dislipidemi gelişen hastalarda alternatif tedavi rejimlerine (örn. 2 NRTİ + efavirenz abakavir yada nevirapin) geçilebilir. Çalışmalarda bu dönüşüm ile viral baskılanmanın genelde sağlandığı gösterilmekle beraber daha önce NRTİ direnci olan vakalarda 3'lü NRTİ rejimi ile başarısızlık olabilmektedir (6).
d. Antihiperlipidemik Tedavi Takibi
Statin kullanan hastaların tedavi etkinliğini görmek amacıyla lipid profillerinin belirli aralıklarla görülmesi gereklidir. HIV ile infekte olup statin tedavisi başlanan hastaların 3. ya da 4. ayda lipid profillerinin görülmesi önerilir. Bunun sonucuna göre ve hastanın risk faktörlerine göre yılda en az bir defa lipid profilinin görülmesi gereklidir. Lipid profili en az 8 tercihen 12 saatlik açlık sonrasında görülmelidir (7).
Statin kullanan tüm hastalara, karaciğer ve kas iskelet sistemi yan etkileri ile ilgili bilgi verilmeli, düzenli aralıklarla karaciğer transaminaz ve kreatin kinaz düzeyleri takip edilmelidir. Takibin hangi sıklıkla yapılacağı konusunda tam bir fikir birliği yoktur ancak genel olarak ilk olarak 6-12 hafta içerisinde bakılması, daha sonra 1 yıl boyunca 3-6 aylık aralıklarla takibi önerilmektedir. İlk 2 yılda karaciğer toksisitesi gelişmeyen olgularda daha sonra gelişme riski oldukça azdır. İzlemde transaminaz düzeyinde 3 kattan fazla artış olan olgularda ilaç mutlaka kesilmelidir. Bu durumda sıklıkla 1-2 hafta içerisinde enzim düzeyi normale iner ve kalıcı karaciğer hasarı olmaz (8).
Statinler, myopatiye neden olabilirler. Bu nadir durum, basit kas ağrılarından myoglobinüriye bağlı akut böbrek yetmezliğine varan geniş bir yelpazede görülebilir. Hastalar idrar renginde azalma ve koyulaşma gibi semptomlar konusunda bilgilendirilmelidir. Takipte kreatin kinaz düzeyinde 10 kattan fazla artış olması durumunda ilaç kesilmelidir. Statin toksisitesine maruz kalan vakalarda tablo yatışıncaya kadar ilaç kesilmelidir. Daha sonra alternatif bir statinle daha düşük dozda tekrar tedavinin başlanabileceği söylenmekteyse de bu durumda yarar – zarar hesabının çok iyi yapılması gerekmektedir. Yine statinlerin azol grubu antifungaller, klaritromisin, eritromisin ve siklosporin ile düzeylerinin artırabileceği unutulmamalıdır (8).
Sonuç olarak, antiretroviral tedavi alan HIV/AIDS hastalarında dislipidemi önemli bir komplikasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. HAART ile HIV/AIDS hastalarında sağlanan virolojik ve immunolojik başarıdan vazgeçemeyeceğimiz için, HIV/AIDS hastalarını takip eden hekimler olarak bu önemli komplikasyonla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmeli, hastalarımızı bu bilgiler ışığında değerlendirmeliyiz.
KAYNAKLAR
1. Mulligan K, Grunfeld C, Tai VW. Hyperlipidemia and insulin resistance are induced by protease inhibitors independent of changes in body composition in patients with HIV infection. JAIDS 2000; 23: 35-43.
2. Henry K, Melroe H, Huebsch J. Severe Premature Coronary Artery Disease With Protease Inhibitors. Lancet 1998; 351:1328.
3. Executive summary of the third report of the National Cholesterol Education Program (NCEP) expert panel on detection, evaluation and treatment of high blood cholesterol in adults. JAMA 2001; 285: 2486-2497.
4. Barlett JG. New Guidelines for Management of Dyslipidemia from IDSA and the ACTG. The Hopkins HIV Report. Jan 2004: 4-5.
5. Calza L, Manfredi R, Chiodo F. Dyslipidemia associated with antiretroviral therapy in HIV-infected patients. Journal of Antimicrobial Chemotherapy. 2004; 53: 10-14.
6. Ruiz L, Negredo E, Pere D. Antiretroviral treatment simplification with nevirapine in protease inhibitor - experienced patients with HIV associated lipodystrophy. JAIDS 2001; 27: 229-236.
7. www.hopkins-aids.edu Adult Antiretroviral Treatment Guidelines.
8. Hsia HS. Disorders of lipid metabolism. Lavin M. Manual of Endocrinology and Metabolim. Third edition. Lippincott Williams Wilkins. 2002: 520-548.
PROGRESİF MULTİFOKAL LÖKOANSEFALOPATİLİ BİR AIDS HASTASINDA ANTİRETROVİRAL SAĞALTIM BAŞARISIZLIĞI
Dr. Demir Serter*
Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan*
Dr. Şebnem Şenol*
Dr. Nilgün Yüntem**
Dr. Deniz Gökengin*
*Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
**Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Radyodiagnostik Anabilim Dalı
ÖZET
Antiretroviral sağaltımın, progresif multifokal lökoansefalopatinin (PML) klinik seyrine olumlu etkisi bilinmekle birlikte, bazı hastalar bu sağaltımdan fayda görmeyebilir.
Otuz yedi yaşındaki erkek hasta, baş dönmesi ve sol tarafta hemiparezi nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı kliniğine başvurmuş. Yapılan manyetik rezonans görüntüleme işleminde, beyinin frontal ve sağ temporal bölgelerinde, beyaz cevherde infiltrasyon görülmüş. HIV serolojisi pozitif tespit edilen hastaya beyin biyopsisi yapılmış. Histopatolojik inceleme PML ile uyumlu bulunmuş. Bu sonuçlar ile hasta kliniğimize nakledildi. Fizik bakısında hastanın bilinci açıktı, kooperasyon kurulamıyordu; sol tarafta 1/5 güç kaybı, sol patella klonusu vardı. Şüphe üzerine yapılan sorgulamasında, 16 yıldır HIV(+) olduğu ve hiç sağaltım görmediği öğrenildi. Viral yükü 77000 kopya/mL ve CD4+ T hücresi sayısı 24/mm3'tü. Zidovudin, nevirapin ve lamivudinden oluşan antiretroviral sağaltım ve trimetoprim-sülfametoksazol ile profilaksi başlandı. Klinik seyir, nörolojik bulguların ilerlemesi ile kötüleşti. Kliniğimize yatışının 18. gününde hasta kaybedildi.
Sonuç olarak, antiretroviral sağaltımın AIDS ile ilişkili PML'de olumlu etkisi bilinmekteyse de bazı hastalarda, özellikle de ilerlemiş AIDS olgularında bu sağaltıma yanıt alınamayabileceği unutulmamalıdır
Anahtar kelimeler: Progresif multifokal lökoansefalopati, antiretroviral sağaltım, AIDS.
SUMMARY
Despite the positive effect of highly active antiretroviral therapy (HAART) on the clinical course of progressive multifocal leucoencephalopathy (PML), some patients seem to receive no benefit from this treatment. A 37 year old male patient presented with dizziness and left hemiparesis to the Department of Neurosurgery, Ege University, Faculty of Medicine. A magnetic resonance imaging of the brain revealed infiltrations in the white matter in the frontal and right temporal areas. Serological tests for HIV were positive and a brain biopsy was performed. The histological examination of the biopsy specimens revealed findings compatible with PML. He was diagnosed as AIDS and PML and was referred to the Department of Infectious Diseases and Clinical Microbiology to be hospitalized. He was conscious but non-cooperative. He had left hemiparesis (1/5) and left patella clonus. Upon repeated questioning he admitted that he has been HIV (+) for sixteen years and he has not received any treatment. HIV viral load was 77700 copies/mL and the CD4 T cell count was 24/mm3. HAART with zidovudine, lamivudine and nevirapine was administered. Trimethoprim-sulphametoxazole prophylaxis was started. The clinical course of the disease was poor with progressive neurological findings. The patient died on the 18th day of treatment.
Although HAART has a beneficial effect on the clinical course and survival in AIDS associated PML, some patients may be refractory to this treatment with a poor clinical outcome.
Key words: Progressive multifocal leucoencephalopathy, HAART, AIDS.
GİRİŞ
Progresif multifokal lökoansefalopati (PML), ilk olarak 1958 yılında, Åström tarafından tanımlanmış, beyin beyaz cevherinin demiyelinizan bir hastalığı olup, etkeni JC virüsüdür (1). Nadir görülmekle birlikte, özellikle AIDS'li olgularda %4-8 oranında rastlanmaktadır ve Centers for Disease Control tarafından AIDS belirleyici hastalıklar arasına dahil edilmiştir (2).
Son yıllarda, etkinliği yüksek antiretroviral sağaltımın uygulanmaya başlamasıyla birlikte, AIDS ile ilişkili fırsatçı enfeksiyonlarda dramatik bir azalma olmasına karşın, PML'de böyle bir azalma gözlenmemiştir (3). Sağaltım görmeyen PML'li hastalarda ortalama yaşam süresi 4-6 ay arasındadır.
Bu makalede, 16 yıldır HIV pozitif olduğunu beyan eden, ancak kendi isteği ile hiç sağaltılmamış olan; PML tanısı ile beraber AIDS tanısı konulan bir olgu sunulmuştur.
OLGU SUNUMU
Otuz yedi yaşında erkek hasta, baş dönmesi ve sol tarafta hemiparezi nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı'nın kliniğine başvurmuş. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemiyle yapılan incelemede, beynin frontal ve sağ temporal bölgelerinde beyaz cevherde infiltrasyon görülmüş. HIV serolojisi pozitif tespit edilmiş ve hastaya beyin biyopsisi yapılmış. Alınan örneğin histopatolojik incelemesi PML ile uyumlu bulunmuş. Bu sonuçlar ile EÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı hekimlerine danışılan hasta, ileri tetkik ve tedavi amacı ile belirtilen Anabilim Dalının kliniğine nakledildi.
Fizik bakıda bilincin açık olmasına karşın, hasta ile kooperasyon kurulamıyordu; ağızda maya plâkları, kot kenarını 2 cm aşan splenomegali, sol tarafta 1/5 güç kaybı, sol patellada klonus vardı. Hasta, 1984 yılında trafik kazası geçirdiğini ve kendisine üç ünite kan verildiğini, 1989 yılında boyun lenf bezlerinde büyüme nedeniyle başvurduğu hekim tarafından biyopsi yapıldığını, biyopsi sonucunun mantar enfeksiyonu ile uyumlu bulunduğunu ve 16 yıldır HIV(+) olduğu ve hiç sağaltım görmediğini ifade etti.
Viral yükü 77000 kopya/mL, CD4+T hücresi sayısı 24/mm3 olan hastanın, anti-HCV IgG antikorları olumlu, toksoplazma, CMV, rubella ve rubeola IgM antikorları olumsuz; IgG antikorları olumlu bulundu. Sifiliz serolojisi olumsuzdu. Rutin laboratuvar incelemelerinde AST ve ALT'de normalin bir buçuk-iki katına ulaşan yükselme dışında patoloji saptanmadı.
Akciğer radyografisi, Water's grafisi, batın ultrasonografisi normaldi. Kan, idrar ve balgam kültürlerinde üreme olmadı. Ağız mukozasında bulunan plâklardan alınan örneklerde Candida albicans üredi.
Hastaya, zidovudin, nevirapin ve lamivudinden oluşan, etkinliği yüksek antiretroviral sağaltımın yanı sıra trimetoprim-sülfametoksazol ile profilaksi başlandı. Hasta ağızdan yeterli beslenemediğinden, ilaçları nazogastrik sonda aracılığıyla verildi. Kliniğimize yatışından bir hafta, ilk tetkikinden bir ay sonra yapılan kontrol MRG incelemesinde, infiltratif lezyonlarda öncekine göre ilerleme saptandı. Hastanın kooperasyonu, kliniğimizde yattığı süre içinde giderek bozuldu. Yatışının 14. gününde bilinç kapandı ve sözlü uyaranlara yanıt alınamaz oldu. Kliniğimize yatışının 18. gününde ani solunum sıkıntısı gelişen hasta kaybedildi.
TARTIŞMA
PML, AIDS'i belirleyen hastalıklar arasında bulunan, tanınması güç ve sağaltıma yanıtı iyi olmayan, nadir görülen bir hastalıktır. PML tanısında kullanılan yöntemler sınırlı olduğundan, hastanın yakınma ve bulguları ile beynin radyolojik incelemesi, özellikle de MRG, olası tanıda değerlidir (4). En sık karşılaşılan belirtiler, ekstremitelerde güçsüzlük, yürüme, görme ve konuşma bozukluğu, daha nadiren de duyu kaybı ve epileptik nöbetlerdir. Fizik bakıda ise en sık parezi-paralizi, konuşma değişiklikleri, ataksi, dismetri ve kraniyal sinir felçleri görülür (3). Sunulan hastanın sol hemiparezisinin olması ve hastalığın tanısında bilgisayarlı tomografiden çok daha değerli olan MRG ile beyaz cevherde infiltrasyon saptanması, beyinde beyaz cevherde demiyelinasyon ile karakterize olan bu hastalıktan kuşkulanılmasını ve hastadan anti HIV1+2 antikorunun bakılmasını sağlamıştır. HIV serolojisinin olumlu bulunması üzerine, hastaya olası PML tanısı konulmuş ve tanı, PML tanısında altın standart olarak kabul edilen, beyin biyopsisinin histopatolojik incelemesi ile kesinleştirilmiştir.
Beyin beyaz cevherinde asimetrik demiyelinizan odaklar, oligodentrositlerde sitopatik etki sonucu nükleer genişleme ve intranükleer homojen bazofilik inklüzyonlar, PML için tipik kabul edilen histopatolojik bulgulardır (5,6). Kesin tanıda kullanılan bir başka yöntem, beyin omurilik sıvısında JC virüsünün, polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) yöntemiyle gösterilmesi olmakla birlikte, bu yöntem, dünyadaki sayılı merkezlerde uygulanabilmekte, ülkemizde ise halihazırda kullanılmamaktadır (7,8). Kanda ve beyin omurilik sıvısında PZR yönteminin % 92 oranında duyarlı olmasına karşın, olumsuz sonuçların PML tanısını ekarte ettirmediği belirtilmektedir (8,9). PZR ile JC virüsü yükü tayininin en önemli avantajı, sağaltımın izlenmesine olanak tanıması ve prognozu belirleyici bir parametre olmasıdır (10). Ancak sunulan hastada, bu yöntemin kullanılması mümkün olmamıştır.
PML, özgül sağaltımı olmayan bir hastalıktır. Sağaltımda sitozin arabinozit denenmiş, ancak etkinliği konusunda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. AIDS Clinical Trials Group'un (ACTG) çok merkezli, randomize araştırmasında, intravenöz ve intratekal sitozin arabinozit sağaltımı, antiretroviral sağaltım ile karşılaştırılmış ve etkili bulunmadığı gibi, anemi ve trombositopeni gibi yan etkiler gözlenmiştir (12). Sidofovirin etkili bulunduğu in vitro çalışmalar ve olgu sunumları bulunmakla birlikte, Marra ve arkadaşlarının yaptığı çok merkezli, prospektif bir araştırmada, bu ilacın, hastanın yaşam süresine etkili olmadığı gösterilmiştir (13,14). İnterferon, 5-Iyodo-2'-deoksiuridin (IUDR) ve interlökin-2 ise, HIV ile enfekte PML'li hastalarda henüz deneme aşamasında olan ilaçlardır (1).
Bu bilgilerin ışığı altında, diğer bazı fırsatçı enfeksiyonlarda olduğu gibi, etkinliği yüksek antiretroviral ilaçlar uygulayarak, bağışıklık sistemini yeniden yapılandırmak suretiyle PML'nin sağaltımı, halihazırda tek seçenek gibi görünmektedir. Sunulan hastada da bu durum uyarınca, üçlü antiretroviral sağaltım başlanmıştır. Diğer taraftan, antiretroviral sağaltım alan bu tür hastalarda yapılan küçük çaplı çalışmalarda, hastaların yaşam süresinin uzadığı bildirilmekle birlikte, radyolojik ve klinik düzelme kesin olarak gösterilememiştir (3). İspanya'da yapılan çok merkezli randomize bir araştırmada, 118 HIV pozitif ve PML'li hasta, sağkalım oranları, prognostik faktörleri ve nörolojik bulguları yönünden değerlendirilmiş; bu hastaların %30.5'i, PML tanısı konduktan sonra ortalama 12 hafta içinde yaşamlarını kaybetmiştir. Bu seride CD4+T hücre sayısının <100/mm3 olmasının, prognozu olumsuz yönde etkilediği bulunurken, yaş, cins, AIDS ile ilişkili diğer hastalıklar, PML başlangıcından önce antiretroviral sağaltıma başlama zamanı, beyin biyopsisi veya PZR ile doğrulama, PML lezyonunun lokalizasyonu ve antiretroviral sağaltıma yanıtın prognozu etkilemediği saptanmıştır (3). Mortalitesi bu denli yüksek olan ve özgül sağaltımı bulunmayan bu hastalıkta, her ne kadar PML başlangıcından önce antiretroviral sağaltıma başlama zamanının prognozu etkilemediği belirtilmekteyse de, sunulan hastada olduğu gibi, 16 yıl kadar uzun bir süre boyunca hiç antiretroviral sağaltım almamış bir AIDS hastasında, etkinliği yüksek antiretroviral sağaltıma başlanmış olsa bile, iyi bir prognoz beklemek kanımızca olası değildir. Nitekim, hastanın CD4+T hücresi sayısının çok düşük olması da kötü prognoz olasılığını doğrulamaktadır.
Sonuç olarak, antiretroviral sağaltımın AIDS ile ilişkili PML'de olumlu etkisi bilinmekteyse de bazı hastalarda, özellikle de ilerlemiş AIDS olgularında bu sağaltıma cevap alınamayabileceği unutulmamalıdır
KAYNAKLAR
1. Demeter L. JC, BK, Polyomaviruses; Progressive Multifocal Leukoencephalopathy. Mandell GL; Bennett JE, Dolin R, eds. Principles and Practice of Infectious Diseases. 5th ed. Pennsylvania: Churchill Livingstone 2000:1645-1651.
2. Montes Santiago J, Perez Fernandez E, Gonzalez Vazquez L. Progressive multifocal leukoencephalopathy in patients with AIDS: is there a change in patients treated with highly active antiretroviral therapies? An Med Interna. 2002 May;19(5):230-3.
3. Berenguer J, Miralles P, Arrizabalaga J. Clinical course and prognostic factors of progressive multifocal leukoencephalopathy in patients treated with highly active antiretroviral therapy. Clin Infect Dis. 2003 Apr 15; 36(8):1047-52.
4. Whiteman ML, Post MJ, Berger JR, Tate LG, Bell MD, Limonte LP. Progressive multifocal leukoencephalopathy in 47 HIV-seropositive patients: neuroimaging with clinical and pathologic correlation. Radiology. 1993 Apr;187:233-40.
5. Cinque P, Koralnik IJ, Clifford DB. The evolving face of human immunodeficiency virus-related progressive multifocal leukoencephalopathy: defining a consensus terminology. J Neurovirol. 2003;9 Suppl 1: 88-92.
6. Zimmer C, Marzheuser S, Patt S. Stereotactic brain biopsy in AIDS. J Neurol. 1992 Aug; 239(7):394-400.
7. Chappell ET, Guthrie BL, Orenstein J. The role of stereotactic biopsy in the management of HIV-related focal brain lesions. Neurosurgery. 1992 Jun; 30(6):825-9.
8. Ferrante P, Caldarelli-Stefano R, Omodeo-Zorini E et al. Comprehensive investigation of the presence of JC virus in AIDS patients with and without progressive multifocal leukoencephalopathy. J Med Virol. 1997 Jul; 52(3):235-42.
9. Fong IW, Britton CB, Luinstra KE, Toma E, Mahony JB. Diagnostic value of detecting JC virus DNA in cerebrospinal fluid of patients with progressive multifocal leukoencephalopathy. J Clin Microbiol. 1995 Feb; 33(2):484-6.
10. Ferrante P, Delbue S, Pagani E et al. Analysis of JC virus genotype distribution and transcriptional control region rearrangements in human immunodeficiency virus-positive progressive multifocal leukoencephalopathy patients with and without highly active antiretroviral treatment. Neurovirol. 2003; 9 Suppl 1:42-6.
11. Taoufik Y, Gasnault J, Karaterki A et al. Prognostic value of JC virus load in cerebrospinal fluid of patients with progressive multifocal leukoencephalopathy. J Infect Dis. 1998 Dec;178(6):1816-20.
12. Hall CD, Dafni U, Simpson D. Failure of cytarabine in progressive multifocal leukoencephalopathy associated with human immunodeficiency virus infection. AIDS Clinical Trials Group 243 Team N Engl J Med. 1998 7; 338(19):1345-51.
13. Marra CM, Rajicic N, Barker DE. Pilot study of cidofovir for progressive multifocal leukoencephalopathy in AIDS. AIDS. 2002 Sep 6;16(13):1791-7.
14. Herrero-Romero M, Cordero E, Lopez-Cortes LF, de Alarcon A, Pachon J. Cidofovir added to highly active antiretroviral therapy in AIDS-associated progressive multifocal leukoencephalopathy. AIDS. 2001 Apr 13;15(6):809.
ISPARTA'DAKİ KUAFÖR VE GÜZELLİK SALONLARINDA HIV/AIDS KONUSUNDA BİLGİ VE DURUM DEĞERLENDİRMESİ
Dr. A. Nesimi Kişioğlu
Dr. Mustafa Öztürk
Dr. Ersin Uskun
Dr. Malik Doğan
Süleyman Demirel Üniversitesi
Halk Sağlığı Anabilim Dalı
ÖZET
AIDS, Human Immunodeficiency Virus (HIV) ile oluşan, aşısı ve tam tedavisi olmayan bir hastalıktır. Hastalık hızla yayılmaktadır. Araştırmacılar Türkiye'deki vakaların sayısının tanı konmuş ve bildirilmiş olanın çok üstünde olduğunu belirtmektedir.
Bu araştırma Isparta'da kuaförlük ve güzellik salonlarında çalışan personelde HIV/AIDS konusunda bilgi ve davranışlarla ilgili bir durum tespiti yapmayı amaçlamıştır. İl merkezinde bulunan 32 kuaför ve güzellik salonunda çalışan 81 kişiye anket yöntemi uygulanarak veriler toplandı. Ek olarak araştırma yapılan yerlerde uygulanan koruyucu önlemlerin durumu da değerlendirilmiştir.
Araştırma grubunun yaş ortalaması 24.9 ± 9.5 idi ve %40.7'si erkekti. Araştırmaya katılanların %92.6'sı HIV'in kan nakli ile bulaşabileceğini, %85.2'si jilet, makas ve epilasyon iğnesinin bulaşmada etkili olabileceğini biliyordu. Bununla birlikte HIV'in bulaşma yolları hakkında yanlış bilgiye sahip olanlar da vardı. Araştırmanın yapıldığı tüm salonlarda manikür, pedikür aletleri dezenfekte ediliyordu. Epilasyon yapılan yerlerin yalnız %60.0'ı müşteriye ait iğne kullanıyordu.
Bu çalışma, araştırmaya katılanların HIV'in bulaşma ve korunma yolları hakkında bilgilerinin yetersiz olduğunu ve eğitime gereksinimleri olduğunu ortaya koymaktadır.
Anahtar kelimeler: HIV/AIDS, Kuaförler
SUMMARY
AIDS, which is caused by Human Immuno deficiency Virus (HIV), is a disease that has no vaccination and treatment. The disease expands quickly. The authors anticipate that the actual numbers of HIV/AIDS cases in Turkey are higher than the number of cases diagnosed and reported.
In this study, it was aimed to investigate the level of knowledge of the workers in 32 ladies hair-dressers and beauty guest rooms about AIDS. At the city center of Isparta a questionarre has been made to 81 workers in these places. In addition, it was evaluated that status for preventive applied in work places.
Average age for the group reached in this study was 24.9 ± 9.5 and 40.7% of them were male. 92% of workers who participated in the study have knowledge about contagious by
blood and 85.2% by razor blade, scissor or epilation needle. However, there were some participants having wrong knowledge about contagion of AIDS. All of the rooms in study were making disinfenction to manicure-pedicure materials. Only 60.0% of work places which made epilation used personal needles.
In conclusion, workers' knowledge for transmission and preventive procedures of AIDS were insufficient and an educational programme has to be given.
Key words: HIV/AIDS, ladies hair-dressers.
GİRİŞ ve AMAÇ
HIV/AIDS dünyada ve ülkemizde hızla yayılan önemli sağlık sorunlarındandır. Yakın zamana kadar bildirilen olgu sayısı yaklaşık 46 milyon civarında olup, 27.6 milyon kişi bu hastalıktan ölmüştür ve bunların 4.5 milyonu çocuktur (1). İlk olguların görüldüğü yerler olan Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde 1994'den beri görülen yeni olgu sayıları bir önceki yıldan fazla değilken, Afrika, Hindistan, Tayland gibi Asya ülkelerinde olgu sayıları katlanarak artmaktadır. Bu farkın asıl nedeninin eğitimden kaynaklandığı düşünülmektedir, çünkü gelişmiş ülkeler etkin eğitim programları ile HIV/AIDS'i ve korunma yollarını öğretebilmeyi başarmış gözükmektedir (2).
AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome; Edinsel Bağışıklık Eksikliği Sendromu) Türkiye'de ilk defa 1985 yılında saptanmış olup, olgu sayısı 2 iken giderek artmış ve 1986-1990 yılları arasında 138, 1991-1995 yılları arasında 353 vaka ve 1996-2000 yılları arasında 574 vaka bildirilmiştir (3). Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre (Aralık 2003) ülkemizde 504'ü AIDS basamağında, 1208'i HIV pozitif olmak üzere toplam 1712 HIV/AIDS olgusu bulunmaktadır (4). Bu hızla giderse 2010 yılında 7000 vaka olması beklenmektedir ve araştırmacılara göre bildirilen rakamlar gerçek rakamların çok altındadır (5). Özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklarda kişilerin sağlık kurumlarına yeterince başvurmaması, kayıt sisteminin yeterli çalışmaması, HIV enfeksiyonunun ortalama 8-10 yıl süren asemptomatik dönemi olması, laboratuar testi dışında tanı konamaması gibi nedenlerle bu sayıların yalnızca buzdağının görünen kısmı olduğunu söylemek mümkündür (6).
Bilindiği üzere AIDS ilk kez 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde tanımlanmış bir enfeksiyon hastalığı olup, etkeni olan retrovirusun T lenfositlere girip bunların içinde çoğalarak vücudun immun sistemini etkilemesiyle ortaya çıkmaktadır. Bulaşma yolları: Cinsel temas, kan ve kan ürünleri, anneden çocuğa dikey geçiştir. Kan ve vücut sıvılarıyla bulaşma riski yüksek olan hastalıklardan biridir (7). HIV kan, tükürük, alveol sıvısı, beyin sıvısı, gözyaşı, idrarda bulunmaktadır. Virusun sağlam deriden geçtiğine ilişkin bir kanıt yoktur. Enfekte kişi yaşam boyu enfekte kalmaktadır (8). AIDS vakalarının %2.7'sinin kan transfüzyonu ile meydana geldiği bildirilmektedir (9).
HIV/AIDS'in yayılmasının en önemli nedenlerinden biri ortalama 8-10 yıl süren “Asemptomatik enfeksiyon dönemi”nin olması ve bu dönemde kişinin sağlıklı bireyden ayırt edilememesidir. (10). Korunmada kişisel hijyen kurallarını uygulama, tek eşli cinsel yaşam, şüpheli her cinsel ilişkide kondom kullanılması, risk grubunun eğitilmesi, güvenilir kan nakli, uyuşturucu kullananların steril iğne kullanması, başkalarının kullandığı jilet, kontakt lens, akupunktur iğnesi gibi aletlerin kullanılmamasına dikkat edilmelidir (8).
HIV elbise, telefon, bardak, çatal, havlu gibi eşyalarla bulaşmaz. Sivrisinek veya hamamböceği gibi böceklerle, el sıkışmakla, yüzme havuzlarından, HIV/AIDS'li kişilerle aynı tuvaleti kullanmakla bulaşmaz (8).
Kuaför, berber ve güzellik salonlarında çalışanlar kişisel hijyenlerine, çalışma aletlerinin dekontaminasyon, dezenfeksiyon ve sterilizasyonlarına, atıkların yok edilmesi ve çalışma ortamının temizliğine gereken önemi vermezlerse; müşterilerine ve kendilerine bazı hastalıkları bulaştırmaları kaçınılmaz olur.
1987 yılında CDC tarafından HIV bulaşmasını önlemek için önerilen yöntemler “evrensel önlemler” olarak bilinmektedir ve günümüzde kan yoluyla bulaşan bütün enfeksiyonlardan korunmada yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Bu önlemlerden bazıları manikür-pedikür, epilasyon, tıraş vb. işlemleri nedeniyle kan ile temas halinde olan kuaför, güzellik salonu çalışanları ve berberler için de geçerlidir. Evrensel önlemler şöyle özetlenebilir (11):
* Kan ve diğer vücut sıvıları potansiyel olarak enfekte kabul edilmelidir.
* Kan ve diğer sıvılarla mukoza ve sağlam olmayan deriyle, temas riski olduğu zaman eldiven kullanılmalıdır.
* İşlemlerden önce ve sonra mutlaka eller yıkanmalıdır.
HIV dış ortamda kısa sürede canlılığını yitirmesine karşın, bilgi yetersizliği ya da gerekli önlemlerin alınmaması ile, manikür, pedikür ve epilasyon uygulamaları sırasında bulaşmaya neden olabilir. Ayrıca bu yolla diğer bazı hastalıklar da (Hepatit B ve C) bulaşabileceğinden koruyucu önlemlere dikkat edilmesi son derece önemlidir. Kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların ve özellikle manikür-pedikür ve epilasyon uygulayan bireylerin HIV/AIDS konusunda bilgilerinin belirlenmesi ve eğitilmesi toplum sağlığının korunmasına ve yükseltilmesine katkı sağlayacaktır (12).
Çalışmada, Isparta'da kuaförlük ve güzellik salonlarında çalışanların HIV/AIDS konusundaki bilgi durumundan hareketle bir durum değerlendirmesi yapmak amaçlanmıştır.
MATERYAL-METOD
Araştırmanın evrenini 2002 yılında Isparta Kuaförler Odasına kayıtlı 39 kuaför ve güzellik salonu ve buralarda çalışan bireyler oluşturmaktadır. Araştırmada tümüne ulaşılması planlanmıştır. Isparta Kuaförler Odası'ndan alınan listede adı geçen ancak daha sonra kapandığı öğrenilen 7 salona ulaşılamamıştır (%17.95). Araştırma kesitsel türde olup, 32 kuaför ve güzellik salonunda toplam 81 çalışana yüz yüze görüşme tekniği ile anket uygulanmıştır. Araştırmaya katılan bireyleri ve çalışmanın yapıldığı salonları değerlendirmek üzere iki ayrı anket formu hazırlanmıştır. Bireylere uygulanan anket formu iki bölümden oluşmaktadır. Tanıtım bilgilerini içeren birinci bölümde, araştırmaya katılan bireylerin cinsiyet, yaş, meslekteki konumu, kaç yıldır mesleğini sürdürdüğü ile ilgili soruların yanı sıra, AIDS ile ilgili olarak çalışırken önlem alıp almadığını, HIV/AIDS'li müşterisi olması durumunda nasıl bir yaklaşımı olacağını değerlendirmek üzere sorulara yer verilmiştir. Anketin ikinci bölümünde ise 8'i çoktan seçmeli, 11'i doğru ya da yanlış biçiminde cevaplanacak toplam 19 soru sorulmuştur. Her soru bir puan olmak üzere testten alınabilecek toplam puan (AIDS Bilgi Skoru) en düşük 0 ve en yüksek 19 olarak belirlenmiştir. Ayrıca salonlarla ilgili toplam 9 sorudan oluşan bir anket salon sahibine sorulmuştur. Bir salonun sahibi salonla ilgili bilgileri cevaplamış ancak salonda çalışanlarla anket yapılmasına izin vermemiştir. Veriler bilgisayarda SPSS 9.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. İstatistik analizde alt grup sayıları (n) 30'un altında olan bağımsız iki grubun ortalamalarının farkı için Mann-Whitney U testi, bu gruplar n>=30 ise Independent t testi yapılmıştır. İkiden fazla bağımsız grubun ortalamaları farkı için (n<30 olduğu için) Kruskal Wallis testi ve sayısal iki değişken arasındaki ilişkiyi değerlendirmek üzere pearson korelasyon testi kullanılmıştır.
BULGULAR
Araştırma grubunun yaş ortalaması 24.9 ± 9.5 yıl, meslekte çalışma süreleri ortalaması 10.3 ± 8.4 yıl olup ve %40.7'si erkektir. Grubun çoğunluğunu ilkokul mezunu olanlar (%54.3) ve usta olarak çalışanlar (%58) oluşturmaktadır. Araştırmaya katılan bireylerin tanımlayıcı özellikleri Tablo 1'dedir.
HIV/AIDS'in bulaşma yolları konusunda araştırma grubunun %92.6'sı kan nakli ile bulaşabileceğini, %85.2'si jilet, makas ve epilasyon iğnesinin bulaşmada etkili olabileceğini ifade etmiştir. Öte yandan sarılma, kucaklaşma, tokalaşma, sosyal öpüşme, yiyecek, içecek, öksürük, aksırık, havlu, çatal, kaşık ve bardak gibi yollarla HIV bulaşmamasına rağmen (13), araştırmaya katılanların %24.7'si öpüşmeyle, %3.7'si sarılma, kucaklaşma ve tokalaşmayla, %17.3'ü yiyecek, içeceklerle, %30.9'u öksürük, aksırık ile, %45.7'si havlu, çatal, kaşık, bardakla HIV/AIDS'in bulaşabileceğini belirtmişlerdir (Tablo 2).
Araştırma grubundakilerin ancak %11.1'i geçmişte bu konuda eğitim almıştır ve %81.5'i bu konuda eğitim almak istemektedir. Gruptakilerin %51.9'u HIV'den aşı ile korunabileceğini, %29.6'sı ise tedavisinin mümkün olduğunu ifade etmiştir. Sağlam görünmesine karşın HIV/AIDS mikrobu taşıyan kişiden diğer sağlam kişiye, -önlem alınmaması halinde - %19.8'i hastalığın bulaşmayacağını düşünmektedir (Tablo 3).
Yapılan çalışmalar, halkın HIV enfeksiyonu ve AIDS konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığını göstermeye devam etmektedir. HIV enfeksiyonunun, HIV enfeksiyonlu bir kişiyle aynı bardaktan su içme, aynı tuvalet oturağını kullanma, öksürdüğü zaman onun yanında bulunma ve böcek ısırması yoluyla bulaştığına inanmaktadır. Sosyal temas nedeniyle HIV'in bulaştığına dair hiçbir vaka olmamasına rağmen toplumun büyük bölümü bu tür korkulara sahiptir (14).
Araştırmaya katılan bireylerin tanımlayıcı özellikleri ile AIDS Bilgi Skoru arasındaki ilişki değerlendirildiğinde yaş ve meslek süresi ile skor arasında anlamlı ilişki (Pearson Korelasyon) bulunamamıştır. Bireylerin diğer özelliklerinden medeni durumun AIDS Bilgi Skorunu etkilediği ve evli olanlarda daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Mann-Whitney U testi, p=0.013) (Tablo 4). Eğitim durumu ile ilgili olarak; lise mezunu olanların skor ortalamaları diğer iki gruptan (ilkokul ve ortaokul) yüksek olarak belirlenmiştir. Ancak istatistik açıdan ortaokul ile lise mezunu olan gruplar arasındaki fark anlamlı olarak hesaplanmıştır (p=0.047).
Manikür-pedikür/epilasyon uygulayanların (n=21) %61.9'u, kuaförlük hizmeti verenlerin (n=60) %53.3'ü müşteride kullandıkları aletlerle iş sırasında yaralandıklarını belirtmişlerdir. Çalışanlarda son bir yıl içinde meydana gelen yaralanma sayısı ortalama 5.4±4.8 idi. Kişilerin koruyucu önlemleri uygulamaya yönelik önlemleri uygulama sıklığı Tablo 5'de görülmektedir.
Araştırmanın yapıldığı kuaför ve güzellik salonlarında (n=32), kuaförlük, manikür-pedikür ve epilasyon hizmetlerinden, bazılarında yalnız bir hizmet verilmekte iken bazılarında iki veya üç hizmet verilmektedir. Verilen hizmetlerin dağılımı Tablo 6'de görülmektedir.
Epilasyon hizmeti verilen salonlarda epilasyon iğnesinin kullanımına ilişkin uygulamalar Tablo 7'de, manikür-pedikür aletlerinin mikropsuz hale getirilmesinde uygulanan yöntemler Tablo 8'de görülmektedir. Epilasyon uygulanan salonların %60'ında müşterinin kendisine ait iğne kullanıldığı bildirilmiştir. Manikür pedikür uygulanan salonların %77.8'inde aletler sterilizatörle, %11.1'i kaynatılarak mikropsuz hale getirilmektedir.
TARTIŞMA
Çalışmanın yapıldığı bölgedeki tüm kuaför ve güzellik salonlarına ulaşıldığından araştırma evrenini temsil ettiği söylenebilir. Araştırma grubu genç ancak mesleğinde uzun süredir çalışanlardan oluşmaktadır ki bu durum eğitilebilir ve davranış değişikliği geliştirilebilir bir grup izlenimi vermektedir. Araştırmanın yapıldığı meslek grubunda çalışanların çoğunluğunun eğitim düzeyi düşüktür. (Tablo 1). Eğitim düzeyi ile AIDS Bilgi Skoru arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Düşük formal eğitim almış kişilerin sağlık sorunları hakkında bilgi birikimlerinin yetersiz olacağı açıktır. Özellikle bu grubun toplumun sağlığını etkileyebilecek hizmetler verdiği ve tedavisi olmayan ancak bazı önlemlerle kolayca korunabilecek hastalıkların bulaşmasına neden olabilecek bir işte çalıştıkları düşünüldüğünde konunun önemi artmaktadır. Hekimlerin en önemli görevlerinden biri halkı eğiterek sağlığı geliştirmektir (15).
Ülkemizde HIV'in en önemli bulaşma şekli cinsel yoldur (16). Araştırma grubundakilerin büyük bir kısmı bu yolla bulaşma olduğunu bilmektedir. HIV dış ortamda fazla dayanıklı olmamasına karşın, aletlerin müşterilerde peş peşe kullanılması halinde, HIV yanı sıra, Hepatit B, Hepatit C ve Sifilis gibi hastalık ajanlarının bulaşabileceği düşünülmektedir (12). Bu araştırmanın yapıldığı meslek grubu için bu bilgi önemlidir. Ancak araştırma grubundakilerin büyük çoğunluğu bu tür bulaşma olabileceğini bilmekle birlikte %14.8'lik bir kısmı bulaşma olmayacağını düşünmektedir ve bu rakam da bizce azımsanmayacak düzeydedir. Yine Isparta'da erkek berberlerinde yapılmış bir çalışmada berberlerin %68.8'i bu yolla bulaşma olabileceğini belirtmiştir (17). Bu rakamlara bakıldığında aynı ilde kadın kuaförlerinin bu yolla bulaşma olabileceğini daha iyi bildikleri söylenebilir. Grubun bir kısmında HIV'ın bulaşmadığı bilinen yollarla bulaşabileceğini ifade edenler de bulunmaktadır. Aynı şekilde araştırmaya katılanların yarıya yakını HIV/AIDS'i aşısı ya da tedavisi olan bir hastalık olarak bilmektedir. Bu sonuçlardan kişilerin sahip oldukları bilgilerin kulaktan dolma olduğu ve bu konuda uygun bir eğitim almadığı ortaya çıkmaktadır. Anket sırasında tespit edilecek bilgi yanlışlıklarını düzeltmek üzere eğitim amaçlı “HIV/AIDS nasıl bir hastalıktır, bulaşma ve korunma önlemleri” konulu bir broşür hazırlanmış ve anket sonrasında kişilere verilmiştir.
Kuaför, berber, manikürcü ve pedikürcü kendi elinde ve yüzündeki yara, kesik, zedelenmiş dokulara ve gözüne kan değmesini engellemelidir. Çalışırken eldiven kullanmak en iyisidir. Berber, manikürcü ve pedikürcü işe başlamadan önce ve çalışma saatleri arasında ellerine mikrop öldürücü, etkisi saatlerce kalıcı olan bir antiseptik madde uygulayabilir (18). Kuaför, berber ve güzellik salonlarında çalışanlara yönelik, kan yoluyla bulaşan hastalıkların önlenmesi konusunda Ankara'da bir eğitim programı öncesinde yapılan ankette; çalışanların gerektiğinde eldiven kullanma durumuna verdikleri yanıtlar incelenmiş ve toplantıya katılanların %23.0'ünün eldiven kullanma alışkanlığının olmadığı saptanmıştır. Çalışanların kullandığı aletleri steril hale getirme yöntemleri incelenmiş, %42.9 ile “kolonya/alkol ile silme” en yüksek, sterilizatör kullanımı %26.2 ile ikinci sırada bulunmuştur (19). Bu çalışmada manikür ve/veya pedikür hizmetinden önce yalnızca yarısı düzenli olarak ellerini yıkadığını ifade etmiştir. Diğer hizmetleri verirken koruyucu önlemlere uyma oranı da düşüktür (Tablo 5).
SONUÇ ve ÖNERİLER
• Kuaför ve güzellik salonlarında çalışan bireylerin HIV/AIDS'in bulaşma yolları ve korunmayla ilişkin bilgileri istenilen düzeyde değildir. Bireyler bu konuda ve diğer kan yoluyla bulaşan hastalıklardan korunmaya yönelik olarak eğitilmelidirler.
• Kuaför ve berber her müşterinin kanında mikrop varmış gibi diğer müşterilerini ve kendisini korumak için önlemler almalıdır.
• Bu çalışmada epilasyon, manikür ve pedikür aletlerinin steril kullanımı güvenli görülmekle birlikte epilasyon iğnesi her seansta tek kullanımlık olmalıdır. Her salon için mevcut sterilizasyon düzenekleri kurularak bunların etkili kullanımı konusunda çalışanlar eğitilmelidir.
• Çalışmaya katılanlar kendi sağlıklarını korumak için, koruyucu önlemlere (maske, eldiven, el yıkama) gereken özeni göstermemektedir. Bu konuda da bireyler eğitilmelidir.
• Hastalığın yayılmasını önlemede korunma önemlidir. Bu da her düzeyde eğitimle mümkündür.
• Topluma sağlık eğitimi verirken, sağlığı geliştirme davranışlarını kazandırmak temel hedef olmalıdır. Verilen bilgi davranış değişikliğine yol açmalıdır ki eğitim amacına ulaşsın.
KAYNAKLAR
1. UNAIDS/WHO, Report on Global HIV/ AIDS Epidemic, 2003.
2. Tümer A., Ünal S. HIV/AIDS Epidemiyolojisi ve Korunma. STED 8(12):452-454, 1999.
3. T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanlığı HIV/AIDS Sürveyans verileri, 2000.
4. T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanlığı HIV/AIDS Sürveyans verileri, Aralık 2003.
5. Pektaş H, Şimşek S, Ertem SA. Türkiye'de HIV Enfeksiyonunun Geleceği. HIV/AIDS Tıp Dergisi 3(3):111-121, 2000.
6. Tümer A, Ünal S. HIV/AIDS Epidemiyolojisinde Gelişmeler ve Korunma. STED 12(1):15-18, 2003.
7. Zencir M, Yalçın N, Zencir G, Orhan N. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesinde Çalışan Hemşire ve Hekimlerin AIDS Konusundaki Bilgi ve Tutumlarının Değerlendirilmesi. HIV/ AIDS 1(4):159-164, 1998.
8. Aybaş G. AIDS (Kazanılmış İmmun Yetmezlik Sendromu) Sağlık 2: 14-15, 1995.
9. Karakoç E, Transfüzyon Viral Bulaş, Ulusal Kan Merkezleri ve Transfüzyon Tıbbı Kursu (III) Kitabı, Antalya: 85-97, 1999.
10. Tümer A. HIV/AIDS ile ilgili sorular-cevaplar. HIV/AIDS 1(4):186-188, 1998.
11. Akova M. Sağlık Personeline Kan Yoluyla Bulaşan Enfeksiyon Hastalıkları ve Korunmak Için Alınacak Önlemler, Güncel Bilgiler Işığında HIV/AIDS. Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara, 1998.
12. Önder Ö. R., Sarp N. Ankara'da Kuaför ve Güzellik Salonlarında Manikür- Pedikür ve Epilasyon Uygulayan Personelin HIV/AIDS Konusunda Bilgi ve Tutumları. Sağlık ve Toplum 9(2):35-40, 1999.
13. Ünal S. AIDS ve Korunma: Hacettepe Üniversitesi. Ankara, 1995.
14. Duyan V. HIV/AIDS'e İlişkin Damgalama ve Sosyal Destek. Sağlık ve Toplum 11(1): 3-11, 2001.
15. Nusret Fişek ve Hekimlik. Türk Tabipler Birliği Yayını. TİSAMAT Basım Sanayi. Ankara :19-20, 1991.
16. Ergör G. Türkiye'de AIDS'e yaklaşım. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi 2: 428-9, 1993.
17. Kişioğlu A.N, Öztürk M, Demirel R, Uskun E, Kırbıyık S. Isparta İl Merkezindeki Erkek Berberlerin Hepatit-B hakkındaki bilgi Tutum ve davranışlarının Değerlendirilmesi. SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi 7 (2): 53-57, 2000.
18. Kuaför Ve Berberlerde AIDS'ten Korunuş. www.mu.edu.tr/medico/aids.htm. 28.06.2000.
19. Üner S, Özvarış Ş.B. Kan Yoluyla Bulaşan Hastalıklardan Korunmada Farklı Bir Hedef Grup İçin Eğitim Programı. Toplum Hekimliği Bülteni 22(2): 1-6, 2001.
MANİSA İL MERKEZİNDE BULUNAN BERBER VE KUAFÖRLERİN HIV/AIDS KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİ, TUTUM VE DAVRANIŞLARI
Dr. Emre Yanıkkerem*
Özden Dedeli**
Saadet Pekuslu**
Ziynet Ertuğun**
Sevcan Topçu**
Handan Bayhantopçu**
Ayfer Top**
Nurten Eryılmaz**
*Celal Bayar Üniversitesi
Manisa Sağlık Yüksek Okulu
**Hemşirelik bölümü öğrencileri
ÖZET
HIV/AIDS'li kişi sayısı hastalığın tanındığı 1981 yılından beri tüm dünyada giderek artmaktadır. Hastalığın aşısı veya tedavisi bulununcaya kadar, toplumun HIV/ AIDS hakkında bilgilendirilmesi ve eğitimi epideminin kontrolünde anahtar rol oynayacaktır. Bu tür eğitim programlarında hedef alınması gereken önemli gruplardan biri de kuaför ve berberlerdir.
Bu çalışma, Manisa'da çalışmakta olan 140 kuaför ve berberle HIV/ AIDS konusunda bilgi, tutum ve davranışlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Veriler anket formu ile toplanmıştır. Anket formu 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, kuaför ve berberlerin tanımlayıcı özelliklerini, ikinci bölüm, HIV/ AIDS konusunda bilgi düzeylerini, üçüncü bölüm ise AIDS'lilere yaklaşımlarını ve bilgi aldıkları kaynakları belirlemektedir. Veriler Şubat 2003 tarihinde toplanmış, SPSS 10.0 paket programında, yüzde ve Ki-kare testi kullanılarak değerlendirilmiştir.
Kuaför ve berberlerin %62.1'i kadındır.
Kuaför ve berberlerin çoğu HIV/AIDS konusunda medyadan(%87.9) bilgi almıştır. Kuaför ve berberlerin %38.6'sı manikür, pedikür ve traş malzemelerinin temizliğinde sterilizatör kullanmaktadır. %87.9'u HIV/AIDS konusunda bilgi almak istemektedir. Çalışmada, bulaşma riski olmayan bazı davranışların da kuaför ve berberler tarafından riskli olarak değerlendirdiği görülmüştür. Kuaför ve berberlere yönelik eğitimlerde HIV/AIDS'in bulaşmama yollarına da bulaşma yolları kadar ağırlık verilmeli ve HIV pozitiflere karşı yanlış tutumların değiştirilmesi amaçlanmalıdır.
Anahtar kelimeler: HIV/AIDS, kuaför, berber, bilgi, tutum, davranış.
SUMMARY
The number of HIV/AIDS has been increasing all over the world since it was first recognised in 1981. Until a vaccine or cure found, public information and education remain an important weapon against HIV/AIDS. One of important groups which should be targeted is hairdresser and barber for this kind of education programme.
This study was conducted with 140
hairdresser and barber who were working Manisa for the purpose of determining their knowledge and attitudes about HIV/AIDS. Data
were obtained using questionnaire. The questionnaire was divided into three sections. Section A included questions about descriptive characteristics of the hairdresser and barber. Section B included questions about HIV/AIDS knowledge. Section C included questions
about hairdresser and barber's attitudes towards AIDS and their information sources. The data were collected by researchers in February 2003. The collected data has been evaluated with computer software Spss 10.0 by using percentages and Chi-Square.
62.1% of hairdresser and barber female. Most of the hairdresser and barber were informed about HIV/AIDS by media (87.9). 38.6 % of hairdresser and barber have used sterilizator for material which used manicure, pedicure and shaving. 87.9% of hairdresser and barber want to obtain information about HIV/AIDS. Of the aprencites some behaviours which do not have risk were defined as risky by hairdresser and barber. Education programme regarding HIV/AIDS
should contain not only how HIV is spread but how is not transmitted, done of its abjectives must be to change unjustifiable attitudes.
Key words: HIV/AIDS, hairdresser, barber, knowledge, attitude and behaviour.
GİRİŞ
HIV/AIDS'li kişi sayısı hastalığın ilk tanımlandığı 1981 yılından beri tüm dünyada giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün 1990 yılı tahmininde HIV ile infekte kişi sayısı 10 milyon iken (1), bu sayı 1993'de 13 milyon (2), 1995'de 20.1 milyon (3), Aralık 2003 verilerine göre dünyada 46 milyon HIV ile enfekte kişi olduğunu bildirmektedir. Günümüze kadar AIDS'den 27.6 milyon kişinin öldüğü kayıt edilmiştir. Tüm dünyada HIV/AIDS vakalarının hızla arttığı gözlenirken Türkiye'nin bu salgının dışında kalması beklenmemektedir. Ülkemizde ilk defa 1985 yılında bir AIDS basamağına ulaşmış ve bir HIV pozitif hasta olduğu bildirilmiş, daha sonra her yıl HIV/AIDS vaka sayılarında giderek artma gözlenmiştir. Ülkemizde T.C. Sağlık Bakanlığı Aralık 2003 verilerine göre 1712 HIV/AIDS vakası vardır (4). Ancak tanı konmamış olgular ve eksik bildirimler de dikkate alındığında bu sayıların çok daha fazla olduğu düşünülmektedir.
AIDS etkeni bir retrovirüs olan HIV (Human Immuno Deficiency Virüs) kontrolsüz kan nakli ile, kullanılmış ve steril edilmemiş enjektör, iğne, cerrahi aletlerle, diş hekimliği aletleri ile, günlük yaşamımızda özellikle de erkeklerde sıklıkla kullanılan ustra, jilet ile kadınlarda kullanılan manikür, pedikür, epilasyon setleri ile dövme, akapunktur uygulanması sonucunda da bulaşabilmektedir. HIV'in diğer bulaşma yolları cinsel ilişki, hasta taşıyıcı anneden bebeğe gebelik, doğum ve emzirme sırasında da bulaşabilir (5,6).
HIV, tükrük, gözyaşı, ter, öpüşme, el sıkma, deriye dokunma, okşama, besinler, içecekler, HIV infekte hastanın kullandığı çatal, kaşık, tabak, bardak, çeşme musluğu, telefon, havlu, giyecekler, tuvalet, duş, yüzme havuzu, sivrisinek ve diğer böceklerin sokması ile bulaşmamaktadır (6).
Hastalığın aşı ve/veya tam tedavisinin bulununcaya kadar, toplumun HIV/AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve eğitimi epideminin kontrolünde anahtar rolü oynayacaktır (7). Toplumda hastalığın bulaşma yollarının bilinmesi kişilerin önlem almasını kolaylaştıracaktır. Ayrıca riskli olmayan davranışların da bilinmesi gerekmektedir. Böylece toplumda hastalığa karşı panik oluşması ve daha önemlisi HIV ile infekte kişilerin toplumdan dışlanması önlenmiş olacaktır.
Kuaför ve berberlerin AIDS' den korunma için gereken önlemleri almaları çok önemlidir. Traş, manikür ve pedikür sırasında kullanılan jilet, ustura, makas, törpü ve benzeri aletler deriyi kesebilmekte, HIV infekte hastanın kanı bu aletler üzerine bulaşabilmektedir. Bu işlemler sırasında HIV'den başka, Hepatit B virüsünün de bulaşması mümkündür. HIV için alınacak önlemler diğer hastalıkların bulaşmasını da önleyecektir (6,8).
Toplumlara verilecek sağlık eğitimi ve bunun başarısı, toplumların bilgi ve davranışlarını ortaya çıkarabilecek epidemiyolojik araştırmalar ile olasıdır. Bu amaçla bu araştırma, HIV ile karşılaşma olasılığı yüksek olan kuaförlerin HIV/AIDS konusundaki bilgi düzeylerini, tutumlarını ve mesleğe ilişkin davranışlarını saptamak ve değerlendirmek için yapılmıştır.
MATERYAL METOD
HIV ile karşılaşma olasılığı yüksek olan kuaförlerin HIV/AIDS konusundaki bilgi düzeylerini, tutumlarını ve mesleğe ilişkin davranışlarını saptamak ve değerlendirmek amacıyla yapılmış kesitsel, tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırma Manisa il merkezinde bulunan berber ve kuaförlere yapılmıştır. Örneklem seçimine gidilmemiştir. Çalışmanın verileri Şubat 2003'de toplanmış, 140 kişiyle yüz yüze anket tekniği uygulanarak yapılmıştır. Anket formu 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, kuaför ve berberlerin tanımlayıcı özelliklerini, ikinci bölüm, HIV/AIDS konusunda bilgi düzeylerini, üçüncü bölüm ise yaklaşımlarını ve bilgi aldıkları kaynakları belirlemektedir. Veriler SPSS 10.0 paket programında, yüzde ve Ki-kare testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bilgi eksikliği olan kişilere anket uygulandıktan sonra bu konuda eğitim verilmiştir.
BULGULAR
Araştırma grubunun %62.1'i kadın, %57.1'i ilkokul ve altı eğitim alanlar, %53.6'sını ustalar oluşturmaktadır. Grubun tanımlayıcı özellikleri Tablo 1'de sunulmuştur. Çalışmaya katılan kuaför ve berberlerin tamamına yakını (%98.6) HIV/AIDS hastalığını duymuştur.
“AIDS hastalığı ile ilgili bilgiyi nereden edindiniz?” sorusuna yanıt veren kuaförlerin/berberlerin %87.9'u radyo-televizyondan, %52.9'u gazete ve dergiden, %36.4'ü arkadaşlardan bilgi edinmiştir. Araştırmada grubun büyük bir çoğunluğu (%87.9) anket sonunda bilgilerinin yetersiz olduğunu ifade etmiş ve eğitim almak istemiştir (Tablo 2).
Kuaför ve berberlerin HIV/AIDS' in üç temel bulaşma yolu olan cinsel yolla bulaşmayı (%95.7), kan temasıyla bulaşmayı (%97.1) ve anneden bebeğine bulaşmayı(%79.3) bilmişlerdir. %95.7'si jilet, makas, epilasyon iğnesiyle, %92.9'u ortak kullanılan enjektörle, %38.6'sı yiyecek ve içeceklerle, %35.7'si havlu, çatal, kaşık, bardakla, %29.3'ü öksürük aksırık ile, %25.7'si tuvalet, banyo, çeşmeyle HIV/AIDS bulaşabileceğini ifade etmiştir. (Tablo 3).
Bulgularımızda araştırma grubunun %63.6'sı AIDS hastalığının tedavisi olmadığını söylemiştir. Cinsiyet ve eğitim durumu ile anlamlı bir ilişki bulunmamıştır(p>0.05) “AIDS'li olduğunu bildiğiniz müşteriye hizmet verir misiniz?” sorusuna %62.9'u hayır yanıtı verirken, %36.4'ü bulaşma riski olduğunu savunmuştur. “AIDS'li olduğunu bildiğiniz kişiyle aynı ortamda çalışır mısınız?” sorusuna %72.1'i aynı nedenle hayır yanıtı vermiştir. Bilgi ve tutum ile cinsiyet, eğitim durumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 4).
“Kuaför ve berberler AIDS hastalığı ile ilgili bilgi almalı mıdır?” sorusuna tamamına yakını (%95.0) almalıdır yanıtını vermişlerdir (Tablo 5).
Tablo 6'da görüldüğü gibi %60.7'si iş sırasında müşteri için kullanılan aletlerle yaralandığını ifade etmiştir.
Araştırmaya katılanların %57.1'i mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli bulmaktadır. Cinsiyet ile mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli bulma arasında ilişkiye bakıldığında, kadınlar erkeklere göre kendini 3.85 kat riskli görmekte ve istatistiksel fark anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Eğitim durumu ile mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli bulma arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmamıştır. Birinci sınıf hizmet verenler ile ikinci sınıf hizmet verenler arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Manikür pedikür uygulayan kişiler uygulamayanlara göre 5.59 kat daha fazla mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli olarak tanımlamıştır (p<0.05) (Tablo 7).
Bireylerin sağlığını korumaya yönelik önlemleri Tablo 8'de görülmektedir. Grubun %68.8'i manikür-pedikür sonrası el yıkamakta, %25.0'i eldiven kullanmaktadır. Epilasyon sonrası el yıkayanların oranı %77.8 iken, eldiven kullananların oranı %33.3'tür.
Tıraş/manikür-pedikür malzemelerinin temizliğinde %38.6'sı sterilizatör kullanmaktadır. Grubun %43.6'sı etkisi zayıf uygulamalar (sabunlama, suyla yıkama, silme, ateşten geçirme, alkol kolonya ile silme) yapmaktadır. %17.8'i ise çamaşır suyu ve zefiranda bekletmektedir (Tablo 9).
TARTIŞMA
Diğer çalışmalara paralel olarak (9) çalışmaya katılan berber ve kuaförlerin büyük bir çoğunluğunu HIV/AIDS hastalığını duyması, son yıllarda bu bilgi artışında Sağlık Bakanlığı ve AIDS Savaşım Dernekleri aktivitelerinin yadsınamaz ölçüde katkısı olduğunu göstermektedir.
Samsun'da yapılan bir araştırmada kuaförlerin %42.2'si HIV/AIDS hastalığı ile ilgili bilgileri radyo–televizyondan öğrenmiştir (10). Yaptığımız araştırmada grubunun HIV/AIDS hastalığı ile ilgili bilgi kaynaklarının başında yine televizyon ve radyonun olması halka ulaşmada kitle iletişim araçlarının etkinliğini bir kez daha gündeme getirmektedir.
Bulgularımıza göre, kuaför ve berberlerin HIV/AIDS' in üç temel bulaşma yolu olan cinsel yolla bulaşmayı, kan temasıyla bulaşmayı ve anneden bebeğine bulaşmayı genel olarak bildikleri söylenebilir. Benzer sonuçların diğer bazı çalışmalarda da bildirilmiş olması (11,12,13,14,15) bu yöndeki bulgularımızı desteklemektedir. Yine araştırma grubunun %95.7'si jilet, makas, epilasyon iğnesiyle, %92.9'u ortak kullanılan enjektörle bulaşabileceğini ifade etmiştir. Bizim çalışmamıza benzer olarak Isparta'da yapılan bir araştırmada kuaför ve güzellik salonunda çalışanların %92.6'sı kan nakli ile bulaşabileceğini, %85.2'si jilet, makas ve epilasyon iğnesinin de bulaşmada etkili olabileceğini ifade etmiştir(16).
Yine çalışmamıza katılan kuaför ve berberlerin, HIV/AIDS bulaşında risksiz davranışların bir kısmını riskli olarak değerlendirdiğini görüyoruz. Örneğin, araştırmaya grubunun %38.6'sı yiyecek ve içeceklerle, %35.7'si havlu, çatal, kaşık, bardakla, %29.3'ü öksürük aksırık ile, %25.7'si tuvalet, banyo, çeşmeyle HIV/AIDS bulaşabileceğini ifade etmiştir. Benzer bulgular Dinç ve arkadaşlarının çalışmasında da bildirilmiş ve bu durumun genellikle eğitim programlarının riskli davranışlara yönelik olmasına bağlı olduğu söylenmiştir (13). Biz, bulaşma riski olmayan davranışların da bilinmesinin oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü toplum içinde HIV taşıyan kişilere karşı olan yanlış tutum ve davranışların bir çoğu bu konudaki bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Uluslar arası Hemşireler Birliği (ICN) özellikle HIV'li kadınlarda, gençlerde ve diğer mağdurlarda artışın olduğunu dile getirmiştir. “HIV/AIDS'li kişilerin yaşam kalitesinin sürdürülmesi, üst düzeyde hemşirelik bakımı ve işbirliği gerektirir” demektedir. Ancak, henüz bu konuda gerek hemşireler, gerekse diğer sağlık çalışanları için, HIV/AIDS'lilerin sağlığı yükseltme ve bu konuda uğraşlarını pekiştirecek yeterli uygulamaları olmadığını belirtmekte ve önyargı ve damgalamada eğitim stratejilerinin önemini vurgulamaktadır (17). Ancak tüm toplumun bilgilendirilmesi gerektiği gerçeği vardır.
Bulgularımızda araştırma grubunun %63.6'sı HIV/AIDS hastalığının tedavisi olmadığını söylemiştir. Samsun'da yapılan araştırmada HIV/AIDS'in tedavisi olmadığını bilen %52.3 iken, %43.8'i aşıyla korunabileceğini düşünmektedir (10). Bu bulgu bize halkın bu konuda eksik bilgiye sahip olduğunu göstermektedir.
Araştırma grubunun “AIDS'li olduğunu bildiğiniz müşteriye hizmet verir misiniz?” sorusuna %62.9'u, “AIDS'li olduğunu bildiğiniz kişiyle aynı ortamda çalışır mısınız?” sorusuna %72.1'i bulaşma riskinden dolayı hayır yanıtı vermiştir. Bilgi ve tutum ile cinsiyet, eğitim durumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Yapılan bir çalışmada benzer sonuçlar elde edilmiştir (18). Bu bulgular bize HIV/AIDS'in psikososyal boyutu içinde hastaya/hastalığa karşı aile ve toplumun yarattığı önyargı ve damgalamayı göstermektedir. Görüşler hem HIV ile bulaşmanın, hem önyargı ve damgalamanın azaltılmasının, eğitim stratejileri ile gerçekleşeceği yönündedir. Örneğin, HIV/AIDS'e karşı oluşturulan ön yargı ve damgalamanın bu hastalığın bildirimini engellediğini ve bu toplumsal korku nedeniyle bulaşmanın arttığı belirtilmektedir (17). Toplum bir yana, hasta bireylerin en yakını olan aileler dahi bu önyargı ve damgalamayı yaşamakta ve yaşatmaktadır. HIV/AIDS tanısına ailenin ve arkadaşların ilk duygusal tepkileri ölümcül bir hastalık tanısının konulmasıyla ilgilidir. HIV infeksiyonlu ve AIDS'li kişilere yönelik önyargılar temel olarak üç kaynaktan oluşmaktadır. İlk olarak, sosyal damgalama HIV bulaşması ile ilgili olarak gerçek ve gerçek olmayan korkuların bir sonucudur. HIV ve bulaşma yolları hakkındaki bilgi eksikliği ile korku arasında ilişki olmasına rağmen yetersiz bilgi HIV infeksiyonlu insanlardan uzak durma konusunu tamamıyla açıklayamamaktadır. İkinci olarak, HIV infeksiyonundan en fazla etkilenen gruplar çoğunlukla HIV salgını öncesinde toplum dışına itilmiş gruplardır. Bu nedenle HIV'in yanı sıra sosyal damgalarda AIDS damgası için bir temel oluşturmaktadır. Son olarak, HIV infeksiyonunun klinik seyrinin kötü oluşu, ölüm ve ölüm süreci ile ilgili kültürel tutumlar ve korkular ile ölümcül hastalıklardan uzak durma eğilimine eşlik etmektedir(19).
Kuaför ve berberlerin tamamına yakını HIV/AIDS hastalığı ile ilgili bilgi almaları gerektiğine inanmaları sevindirici bir bulgudur.
Araştırma grubunu %60.7 gibi büyük bir çoğunluğu iş sırasında müşteri için kullanılan aletlerle yaralandığını ifade etmiştir. Bu veri bize müşterinin taşıyıcı olması halinde kuaför ve berberlerin çok büyük risk altında olabileceğini göstermektedir. Yapılan bir araştırmada bulgularımıza benzer olarak, %61.9'u manikür, pedikür/epilasyon sırasında, %53.3'ü de kuaförlük hizmeti verirken müşteride kullandıkları aletlerle yaralandıklarını ifade etmişler(16).
Samsun'da yapılan araştırmaya benzer olarak (10), araştırmaya katılanların %57.1'i mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli bulmaktadır. Kadınlar erkeklere göre kendini yaklaşık 4 kat riskli görmektedir. Birinci sınıf hizmet veren kuaför ve berberler ikinci sınıf hizmet verenlere göre HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından mesleklerini riskli bulmuşlardır. Bu bulgular bize kadın çalışanların erkeklere, birinci sınıf hizmet verenlerin ikinci sınıf hizmet verenlere göre mesleklerinin HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli olduğunun daha farkında olduklarını göstermektedir. Eğitim durumu ile mesleklerini HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli bulma arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmamasının nedeni
ilkokul üstü eğitim görenlerin çoğunluğu ortaokul mezunu olup çok az bir oranının lise mezunu olmasıdır. Manikür pedikür uygulayan kişiler uygulamayanlara göre yaklaşık 6 kat daha fazla HIV/AIDS hastalığının bulaşması açısından riskli olarak tanımlamalarının nedeni, HIV/AIDS hastalığının bulaşmasında manikür ve pedikür uygulayan kişilerin riskli davranış sergileyen grup olmasından kaynaklanabileceğini düşündürmektedir.
Grubun yaklaşık olarak üçte biri epilasyon, manikür-pedikür sonrası el yıkamakta, dörtte biri eldiven kullanmaktadır. Bulgularımızda bireylerin sağlığını korumaya yönelik önlemlerinin yeterli olmadığı görülmektedir.
Tıraş/manikür-pedikür malzemelerinin temizliğinde %38.6'sı sterilizatör kullanmasına rağmen kaç derecede, kaç dakika tutacağını bilmemektedir. Grubun %43.6'sı etkisi zayıf uygulamalar (sabunlama, suyla yıkama, silme, ateşten geçirme, alkol kolonya ile silme) yapmaktadır. %17.8'i ise çamaşır suyu ve zefiranda bekletmektedir. Bir araştırmada kuaförlerin %47.8'i kolonya, zefiran, çamaşır suyuyla aletlerini temizlemektedirler (10). Erkek berberlerinde yapılan bir araştırmada tıraş sırasında kullandıkları malzemeleri %39.6'sı zefiranla temizlerken, %36.7'si tıraş sırasında jileti değişen ustura kullanmaktadır (9). Bu bulgu HIV/AIDS dahil kan yoluyla bulaşan tüm infeksiyon hastalıklarının bulaşması yönünden ürkütücü bulunmuştur.
SONUÇ VE ÖNERİLER
HIV/AIDS'in bulaşma ve korunma yolları konusunda berber ve kuaförlerin eğitilmesi büyük önem taşımaktadır. Kuaför ve berberlerin büyük bir çoğunluğu HIV/AIDS hastalığını medyadan duymuştur. Medyanın ulaştığı nüfus göz önünde tutulduğunda toplumun eğitilmesinde başrol oynadığı gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle özellikle medyanın bilimsel doğru bilgileri yayınlayarak toplumun eğitimine katkıda bulunması gerekir.
HIV virüsünün klasik dezenfektanlara (batikon, zefiran gibi) dirençli olduğu bilindiğine göre kuaförlere bu davranışları konusunda eğitim verilmelidir.
Traş, manikür-pedikür, epilasyonda kullanılan aletlerin yeterince temizlenmemesi ve bu konuda bilgi eksikliği olması HIV/AIDS dahil tüm kan yolu ile bulaşan (Hepatit B, C, Sifiliz gibi) infeksiyon hastalıklarının bulaşması yönünden ürkütücüdür.
Bulgularımızda çalışanların kendi sağlıklarını korumak için koruyucu önlemlere (eldiven, el yıkama) gereken özeni göstermedikleri bulunmuştur. Kuaför ve berberler bu konularda eğitilmelidir.
HIV/AIDS'li müşteriye hizmet verebileceklerini fakat aynı ortamda çalışmak istemediklerini belirten bireylere bulaşma yolları açıklanmalı, kendilerini korumaları için gerekli önlemleri nasıl alacakları öğretilmelidir.
Toplumun HIV/AIDS hakkındaki eğitiminde ağırlık verilmesi gereken önemli bir noktanın HIV/AIDS' lilere karşı olan yanlış tutumu değiştirmeye yönelik olması gerekliliği çalışmanın önemli sonuçlarından biridir. Hem yaptığımız çalışmada hem de diğer çalışmalarda hastalığın bulaşmama yollarının oldukça az bilindiği görülmektedir. Eğitimlerde hastalığın bulaşmama yollarına özellikle dikkat çekilmelidir. Hastalık konusunda en çok bilgi alınan yerlerin radyo, televizyon ve yazılı basın gibi organlar olduğu da göz önüne alındığında, kitle iletişim araçlarının da bu tür eğitimlerde önemli roller üstlenebileceği anlaşılmaktadır.
KAYNAKLAR
1. World Health Organization, The Global AIDS Strategy, Geneva WHO 7, (1992).
2. Wilke Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. AIDS Epidemiyolojisi; İçinde Enfeksiyon Hastalıkları, Nobel Tıp Kitabevi 1996: 304.
3. Mertens TE, Low-Beer D. HIV and AIDS: where is the epidemic going? Bull of WHO, 74(2): 121-129, 1996.
4. Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi ve araştırma merkezi,http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/aidshakkinda. shtml
5. Köksal S, Karter Y, Erginöz H. Üniversite öğrencilerinin AIDS bilgi düzeyleri, 4. Ulusal Halk Sağlığı Kongre Kitabı, 1994. 540.
6. AIDS nedir? http://www.mu.edu.tr/mediko/aids.htm
7. Bertand J, Makani B, Hassig S, et al. AIDS-related knowledge, sexual behavior and condom use among men and women in Kinshasa, Zair: Am J Public Health 81: 53 1991.
8. Birol L, Akdemir N, Bedük,T. İç Hastalıkları Hemşireliği, 4. baskı, 165, 1997.
9. Mevsim G, Tümerdem Y, İnce N, Ayhan B, Tümerdem B, Özçelik H, Bozkaya E. Erkek berberlerin HIV enfeksiyonu konusunda bilgi ve davranışları, 4. Ulusal Halk Sağlığı Kongre Kitabı, 1994. 562-563.
10. Coşkun M, Dabak Ş, Peşken Y, Erdal R, Topbaş M. Samsun'da çalışan kuaförlerin AIDS konusundaki bilgi ve davranışları. 5. Ulusal Halk Sağlığı Kongre Kitabı, 12-16 Ekim İstanbul, 1996, 551.
11. Anderson JE, Kann L, Holtzman D et al. HIV/AIDS knowledge and sexual behavior among high school students. Fam Plann Perspect 22:252, 1989.
12. Arun E, Aşçı G, Cetemen A. Ege Üniv. Tıp Fakültesi Aile hekimi adaylarının AIDS hakkındaki bilgi ve tutumları. I. Türkiye AIDS kongresi kitabı 94,1993.
13. Dinç G, Dedeoğlu N, Aktekin M. Lise öğrencilerinin AIDS konusundaki bilgi ve tutumları. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. X 1:37, 1993.
14. Dinç G, Dedeoğlu N. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi ve SMYO öğrencilerinde AIDS konusunda bilgi tutum ve davranış araştırması. III. Halk Sağlığı Günleri Kongre Kitabı 1993. 191.
15. Steiner JD, Sorokin G, Schiedermayer, et al. Are adolescents getting smarter about acquired immunodeficiency syndrome? Changes in knowledge and attitude over the past 5 years. Am J Dis Child. 144: 302-6, 1990.
16. Kişioğlu N, Öztürk M, Uskun E, Doğan M. Isparta'da kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların HIV/AIDS konusunda bilgi ve tutumları. 8. Ulusal Halk Sağlığı Kongre Kitabı, 23-28 Eylül 2002, Diyarbakır. Cilt:2, 2002, 357-359.
17. Nurses: Fighting AIDS Stigma, Caring For All, International Nurses Day, ICN (2003)
18. Dönmez L, Şenol Yiğiter Y. Antalya çıraklık eğitim merkezindeki berber ve kuaför çıraklarının HIV/AIDS hakkındaki bilgi ve tutumları, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası 61:4, 1998.
19. Duyan V. HIV/AIDS hastalığının sosyal boyutu. http://www.hatam.hacettepe. edu.tr/sosyal.shtml, 2003.
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARLA SAVAŞIM DERNEĞİ
Prof. Dr. Deniz Gökengin
Ege Üniversitesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarla Savaşım Derneği, 1999 yılında İzmir'de, kamuoyunda bu hastalıklara karşı ilgi uyandırmak, toplumu bilinçlendirmek ve bu bilincin yerleşmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Derneğin merkezi İzmir'dedir ve şubesi yoktur. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji, Dermatoloji, Parazitoloji gibi çeşitli bilim dallarından toplam 121 üyesi bulunmaktadır. Bu üyeler, merkez İzmir dışında, Ankara, İstanbul, Manisa, Kahramanmaraş, Elazığ, Diyarbakır gibi çeşitli illerden katılmaktadır.
Derneğe, T.C. vatandaşı olan, 18 yaşını doldurmuş herkes üye olabilir. Üyelik aidatı yıllık 1.200.000 TL'dir.
Derneğin faaliyetleri, aşağıdaki konuları içerir:
A. Klinik ve Halk Sağlığı Hizmetleri
1. Hastalara verilecek hizmetler:
a. Bir cinsel yolla bulaşan hastalık kuşkusu bulunan kişilere yardımcı olmak.
b. Hastanın demografik özelliklerini, yakınma ve öyküsünü saptamak.
c. Hastanın ilgili bilim dalları tarafından muayenesini sağlamak.
d. Tanı için gerekli laboratuvar tetkiklerini yapmak.
e. Hastaların ayaktan veya gerekiyorsa yatırılarak sağaltımlarını sağlamak.
f. Tedavi edilen hastaları izlemek ve bu hastaların cinsel eşlerini saptamak ve gerekirse sağaltımlarını sağlamak.
2. Sağlıklı kişilere verilecek hizmetler:
a. Genel toplum için danışmanlık hizmetleri ve panel, konferans, sempozyum, açık oturum ve seminerler gibi eğitici ve bilimsel toplantıları düzenlemek.
b. Ergenlik çağındaki öğrenciler (orta, lise) için danışmanlık hizmetleri ve eğitici toplantılar düzenlemek.
c. Yüksek okul ve üniversitelerle işbirliği yaparak, üniversite gençliğine yönelik tanı, sağaltım, danışmanlık ve eğitim hizmetleri vermek, gençlik başvuru merkezlerinin kurulmasını sağlamak.
3. Risk gruplarına verilecek hizmetler:
Kayıtlı ve kayıtsız genel kadınlar, homoseksüeller ve damar içi ilaç bağımlılarının rutin izlem, kontrol ve sağaltımlarını sağlamak, danışmanlık hizmeti vermek ve bu amaçla eğitsel faaliyetlerde bulunmak.
B. Eğitim Hizmetleri
1. Dernek üyelerini eğitmek ve bilgilerini periyodik olarak açılacak kurslar aracılığıyla güncelleştirmek.
2. Diğer sağlık mensuplarını konu hakkında bilgilendirmek için her türlü bilimsel toplantılar düzenlemek.
3. Toplumu bilgilendirici nitelikte, periyodik olmayan kitap, kitapçık ve broşürler ile periyodik bir derginin yayınlanmasını ve dağıtılmasını sağlamak.
4. Dergi ve gazetelerde bilgilendirici yazıların yayınlanmasını sağlamak, radyo ve televizyon programları düzenlemek.
5. Eğitim faaliyetlerinde görev alabilecek kişilerin sayılarını arttırmak, yetişmekte olan araştırmacılara destek olmak, burs sağlamak.
C. Araştırma Hizmetleri
1. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların ülkemizdeki dağılım ve sıklığını saptamaya yönelik araştırmaları teşvik etmek ve düzenlemek.
2. Her bir cinsel yolla bulaşan hastalık etkeni için ilgili bilim dalları ile işbirliği yaparak toplumumuza uygun akış şemalarını belirlemek, uygun sağaltım rejimlerini saptamak.
3. Toplumun çeşitli kesimlerinde riskli davranış modellerini belirlemek ve koruyucu önlemleri almak ve bu önlemleri yaygınlaştırmak.
4. Konu ile ilgili yapılan araştırmalardan elde edilen bilgileri ilgili resmi kuruluşlara bildirmek, bu araştırmalardan elde edilen sonuçların bilimsel dergi ve kitaplarda yayınlanmalarını sağlamak.
5. Benzer amaçlara yönelmiş diğer derneklerle haberleşmek, işbirliği yapmak, bilimsel gelişmelere karşılıklı yardımcı olmak.
Derneğin, kurulduğundan bu yana yapmış olduğu etkinlikler aşağıdadır:
1. 27.4.2000 ve 7.12.2000 tarihlerinde, derneğe gelir elde etmek amacıyla, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı'nda, İzmir'de bulunan dernek üyelerimizin katkılarıyla iki kermes düzenlenmiştir.
2. 15-18.5.2000 tarihlerinde, Ege Üniversitesi Bahar Şenliği kapsamında bir stand alınmış ve şenlik süresince hem derneğe gelir elde etmek amacıyla Coca-Cola satışı yapılmış, hem de ZDB Dağıtım Pazarlama AŞ'nin katkılarıyla kondom ve çeşitli hediyeler dağıtmak suretiyle derneğimizin aktif tanıtımı gerçekleştirilmiştir. Bu amaç için Anabilim Dalımızın asistanları ve üniversitemizin öğrencileri şevkle çalışmışlar ve adından en çok söz edilen stand olmamızı sağlamışlardır. Stand aktivitelerimiz ayrıca yazılı ve görsel yerel basında da yer almıştır.
3. 16.5.2000'de Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen gecede, önce AIDS ile Mücadele Derneği Tiyatro Topluluğu tarafından sergilenen “Teslim Alınmış Hayatlar” adlı oyun izlenmiş, daha sonra HIV(+) bir hasta olan Selahattin Demirer yaşam öyküsünü anlatmış ve duygu ve düşüncelerini bizlerle paylaşmıştır.
4. Dr. Demir Serter Balçova Rotary Klübü üyelerine, Dr. Ekin Ertem Ege Üniversitesi Kimya Fakültesi öğrencilerine, Dr. Deniz Gökengin, İzmir İdeal Lions Klübü üyelerine, Ege Lisesi, Amerikan Lisesi ve Hürriyet Lisesi Lise 1 ve 2. sınıf öğrencilerine cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve AIDS konusunda konferanslar vermişlerdir.
5. 2.12.2000'de, Dünya AIDS Haftası dolayısıyla, Karşıyaka Mavişehir EGS'de bir stand açılmış ve müzik eşliğinde broşür dağıtılarak derneğin tanıtımı yapılmıştır.
6. 2000-2001 öğretim yılında, pilot okul olarak seçilen Özel Ege Lisesi ve Özel Amerikan Lisesi 8, 9 ve 10. sınıflarında, 10 haftalık bir “Akran Eğitim Programı” uygulanmıştır. Programda Dr. Deniz Gökengin eğitici, Dr. Tansu Yamazhan da yardımcı eğitici görevlerini üstlenmişlerdir. Programın, Ege Lisesi'nde 2001-2002 eğitim öğretim yılında da sürdürülmesine karar verilmiştir. Ayrıca, eğitimin diğer okullara yaygınlaştırılması için Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşmeler sürmektedir.
7. Boehringer-Ingelheim'ın yaptığı bağış ile derneğimiz adına bir internet ve E-posta adresi alınmış ve bir web sayfası hazırlanmıştır. Bu adrese gelen mektuplar düzenli olarak yanıtlanmaktadır.
8. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü öğrencisi Meltem Oktay, hiçbir ücret talep etmeden, derneğimiz için bir logo ve AIDS haftasında kullanılmak üzere bir broşür ve afiş çalışması yapmıştır.
9. Ege Üniversitesi Kültür ve Spor
Dairesi Başkanlığı bünyesinde, Ege Üniversitesi öğrencilerine yönelik multidisipliner bir “Gençlik Danışma Merkezi” kurulması için öneride bulunulmuş ve bu önerinin üst yönetim tarafından olumlu bulunması üzerine çalışmalara başlanmıştır.
10. Ege Üniversitesi'nin 20. Bahar Şenliği kapsamında, 14-18 Mayıs 2001 tarihlerinde yapılan panayıra, derneğimiz bir stant ile katılmıştır. Bu süre içinde standımızı ziyaret eden bin beş yüze yakın gence, dernek broşürlerimiz ve Eczacıbaşı İlaç AŞ ve Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı'nın göndermiş olduğu prezervatifler dağıtılmıştır. Ayrıca, bine yakın ziyaretçimize de HIV/AIDS konusunda hazırlamış olduğumuz 10 soruluk bir anket uygulanmıştır. Standımız, en çok ziyaret edilen stantlardan biri olmuştur.
11. Dr. Deniz Gökengin SKY TV'de “HIV Enfeksiyonu ve AIDS” konulu iki, Dr. Ekin Ertem yine aynı kanalda biri “Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar”, diğeri de “Hepatitler” konulu iki programa, konuk konuşmacı olarak katılmışlardır.
12. Özel Ege Lisesi'nde 2000-2001 yılında 8, 9 ve 10. sınıflara başlatılmış olan akran eğitimi programına Doç. Dr. Deniz Gökengin ve Uz. Dr. Tansu Yamazhan tarafından devam edilmiştir.
13. 16-21 Haziran 2002 tarihleri arasında Antalya Renaissance Resort'ta 10. Uluslar arası Klamidya Sempozyumu düzenlenmiştir.
14. Dr. Deniz Gökengin, Mustafa Kemal Lisesi ve Süleyman Demirel Lisesi'nde, “Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve AIDS” konulu konferanslar vermiştir.
15. İzmir genelevindeki kadınlar için bir akran eğitimi programı hazırlanmış ve Konak Sağlık Grup Başkanlığı'nın da onayı alınarak program başlatılmıştır. Ancak programa katılmaya gönüllü olan kadınların devamsızlığı nedeniyle program yürütülememiştir. 2004 yılında kadınlarla birebir görüşülerek, yeni bir grup oluşturulması ve eğitime yeniden başlanması planlanmıştır.
16. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü'ne, “Rehber Öğretmenlerin Eğitimi: Liselerin rehber öğretmenlerinin, HIV taşıyıcısı kişilere karşı ayırımcılığın ve damgalamanın önlenmesi konularında eğitilmesi, ve HIV/AIDS de dahil olmak üzere, cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) konularında gençlerin eğitilmelerini sağlayacak becerilerle donatılmaları” başlıklı proje, Aralık 2003-Mart 2004 tarihleri arasında 4 dilimde gerçekleştirilmiştir. Toplam 86 rehber öğretmen eğitim almıştır. Proje Birleşmiş Milletler tarafından desteklenmiştir.
17. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü öğrencileri arasında “Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Korunma” konulu bir kısa tiyatro eseri yarışması açılmıştır. Yarışmada, birinci ve ikinciliğe layık eser bulunamamıştır. Alper Akdeniz'e ait olan “Değirmen” adlı eser, 100 milyon TL üçüncülük ödülüne, Doğan Korkmaz'a ait “Ey Türk Gençliği” ve Erkan Korkmaz'a ait “Kurtarıcı” isimli eserler de 50 milyon TL mansiyon ödülüne değer bulunmuştur.
18. 1-4 Nisan 2004 tarihleri arasında, Kuşadası Pine Bay Oteli'nde, 1. Ulusal Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Sempozyumu başarıyla gerçekleştirilmiş ve büyük övgü almıştır. Sempozyumdaki toplam 13 oturumda, bir yuvarlak masa toplantısı, ikisi yabancı konuşmacılar tarafından verilmek üzere 6 konferans, 3 panel, bir tiyatro gösterisi, 27 sözlü bildiri ve 18 poster sunumu gerçekleştirilmiştir. Sempozyumun oturumlarına ilgi son derecede yoğun olmuş ve oturumların sonunda aktif tartışmalar yapılmıştır.
19. 1. Ulusal Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Sempozyumu'nun kapsamında, yarışmada dereceye giren eserlerden yararlanılarak oluşturulan, “Ellerin İzi” adlı tiyatro oyunu sergilenmiştir. Bu oyun, toplumun, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS konularında bilgilendirilmeleri amacıyla hazırlanmıştır ve gelecekte de eğitim amacıyla oynanması planlanmaktadır.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarla Savaşım Derneğinin iletişim adres ve numaraları aşağıda belirtilmiştir:
Adres:
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı 35100 Bornova İZMİR
Tel + Faks: 0.232.343 71 30
İnternet: www.cinselhastaliklar-der.org.tr
E-posta: info@cinselhastaliklar-der.org.tr
SORULAR VE CEVAPLARLA HIV/AIDS
Dr. Aygen Tümer
HATAM Koordinatörü
HIV/AIDS BAŞLANGIÇTA TOPLUM POLİTİKASINI NASIL ETKİLEDİ?
1980'li yılların başlarında HIV enfeksiyonunun yayılmasına cevap olarak toplum politikası oluştuğunda kanun yapanlar ve sağlık alanındaki profesyoneller HIV enfeksiyonu ve AIDS için hangi politikanın uygun olduğu konusunda kararsız kaldılar. Geleneksel olarak, bulaşıcı bir hastalığa özellikle de cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı verilen savaşta kullanılan halk sağlığı modeli; etkilenen kişiyi tanımlamak ve iyileştirmektir. AIDS epidemisinin ortaya çıktığı ilk yıllarda, hastalığın bulaşıcı doğası bilindiği halde, enfeksiyöz ajanın tespiti için herhangi bir test yoktu, yani henüz sağlıklı görünen bir kişinin HIV enfekte olup olmadığını tespit etmenin herhangi bir yolu bulunmamakta idi. Buna ek olarak, enfekte bireyleri tespit etmek için antikor testi geliştirildiği halde, 1987 yılında ZDV (Zidovudin) üretilene kadar herhangi bir tedavi de yoktu. ZDV, bazı olgularda HIV enfeksiyonu tedavisi için kullanılır olmasına rağmen, küratif bir etkisi bulunmamakta idi. Daha sonraları bazı primer bulaşma yollarına (örneğin damar içi uyuşturucu madde kullanımı, homoseksüel cinsel temas) ve gündelik yaşamla virüsün geçebilme korkusu nedeni ile, HIV enfekte veya AIDS basamağında olan hastaları damgalamışlardı. HIV enfeksiyonu, enfekte kişilerin işlerini ve sağlık sigortalarını kaybetmeleri, arkadaşlar arası ve aile içi ilişkilerini zedelemede önemli etkiler ortaya koymuşlardır.
HIV/AIDS hastalığı tıbbi açıdan tek oluşu ve enfekte olguları çevreleyen güçlü sosyal konular nedeni ile diğer hastalıklardan farklı bir konumda bulunmaktadır. Toplum ve HIV enfekte bireylerin ihtiyaçları ile ilgilenmek için toplum politikalarına ihtiyaç duyulduğunun anlaşılması üzerine, toplum politikasını ayarlayanlar “HIV'i Ayrı Tutma” (= HIV Exceptionalism) diye bir doktrin geliştirdiler. Bu doktrin, bulaşıcı hastalıklarda kullanılan geleneksel tıbbi modellerin HIV/AIDS'e uygulanamayacağını ve toplum politikalarının bu gerçeği yansıtacak şekilde tasarlanması gerektiğini bildirmektedir. Tam kür elde edilebilecek tedavinin olmayışı, HIV enfekte olduğu halde sağlıklı görünen olguların başkalarını enfekte edebileceğinin anlaşılması, antikor testi ile enfekte bireylerin tanımlanabilme olasılığı ve hastalığı çevreleyen toplumsal konular, özellikle HIV/AIDS epidemisi ile ortaya çıkan bazı konulara yönelik yeni toplum politikalarının tasarlanması gerektiği sonucunu çıkarmaktadır.
HIV ANTİKOR TESTİNİN SONUÇLARI TOPLUM GÖREVLİLERİNE VERİLEBİLİR Mİ?
HIV/AIDS epidemisinin ilk yıllarında, pekçok eyalette test yaptırmak için başvuranlara güvenebilecekleri bir ortam sağlamak amacı ile kamu tarafından finansmanı karşılanan güvenilir, anonim HIV antikor testi sağlayan yerler kurdular. Anonim test sisteminde, test yaptıran kişi bilinmemektedir ve sonuçlar bu kişiye numaralı kodlu bir sistemle ulaştırılmaktadır. Güvenilir test sisteminde ise, test yaptıran kişinin kimliği sağlık kurumunca bilinmektedir ancak diğerlerinden sır olarak saklanmaktadır. Anonim ve güvenilir test sistemlerini sağlama, HIV enfeksiyonu için test yaptırmayı etkileyen damgalanmaktan korkanları cesaretlendirmek için önemli bir etken olarak kabul edilmekte idi. Hastalığın ilk tanımlandığı 1980'li yıllarda pekçok eyalet, test merkezlerinde HIV enfekte çıkan kişinin adlarını, eyalet sağlık memurlarına açıklamalarını zorunlu kılan yasalar çıkardı. Bu uygulamanın yandaşları, bu tür bildirim sisteminin hastalığı önleme çabalarına yardımcı olacağına ve enfekte bireylerin cinsel partnerlerini izlemeye ve kontak kurmaya (buna “kontak izleme” deniyor) yarayacağına inanmakta idiler. Bu uygulamaya karşı çıkanlar ise, HIV enfekte kişilerin adlarının zorunlu olarak eyalet sağlık memurlarına bildirilmesinin, uygun tıbbi bakım ve eğitim almalarını engelleyebileceğine inanmaktadırlar.
Kişi HIV antikor testine başvurmadan, testlerinin anonim ve/veya güvenilir olup olmadığı konusunda fikir sahibi olabilmelidir. Eğer test edilecek kişiye anonim test gerekiyorsa, kişi anonim teste izin veren bir eyalete gidebilir veya evde uygulanan antikor test kitlerinden satın alabilir. 1996 yılında FDA tarafından onaylanan evde uygulanan test kitleri, bir eczaneden satın alınabilir ve bir toplama kağıdına iğne, delgeç aracılığı ile bir örnek kan konulur. Bu kartın üzerinde test edilen kişi değil, test kitini tanımlayan özel bir bar kod bulunmaktadır ve daha sonra posta ile test merkezine gönderilmektedir. Sonuçlar telefonla öğrenilebilir ve eğer sonuç pozitifse telefonda danışmanlık hizmeti verilip, öneriler test merkezi tarafından yapılabilir.
HANGİ KOŞULLAR ALTINDA HIV ENFEKTE KİŞİLERİN CİNSEL YA DA DİĞER YÜKSEK RİSKLİ DAVRANIŞLARI TOPLUM GÖREVLİLERİNCE HABERDAR EDİLEBİLİRLER?
Kontak izleme, ya da diğer adıyla partnerin haberdar edilmesi, toplum sağlık ajanslarının cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonu olan kişinin cinsel ya da diğer yüksek riskli kontaklarının kimliklerinin tespit edilmesi için Amerika Birleşik Devletleri'nde bazı eyaletlerde uygulanan bir prosesdir. Orijinal olarak sifiliz (frengi) ve gonore (bel soğukluğu) için uygulanan bu prosese, HIV de ilave edilmiştir. Bazı eyaletler, enfekte bireyin kontaklarını kendisinin bilgilendirmesini istemekte iken, diğerleri ise danışmanlık eğitimli kamu sağlık çalışanlarına verilmek üzere partnerlerin isimlerini istemektedir.
1988 yılında ABD'de 12 eyalette HIV enfekte bireylerin bilinen partnerlerinin haberdar edilmesini gerektiren politikalar bulunmakta idi. 1996 yılında ise tüm eyaletler, kamu tarafından finanse edilen, danışmanlık hizmeti verip test yapan merkezlerden destek alabilmek ve federal finansmandan yararlanabilmek için partner haberdar etme sistemini bir zorunluluk olarak getirdiler. Colorado, Idaho ve Kuzey Carolina kamu sağlık çalışanlarından gönüllü partnerleri tanımlamalarını, izlemelerini, haberdar etmelerini ve danışmanlık yapmalarını istemektedir. Sadece belirlenmiş risk gruplarına giren kontaklar için California, Florida, Georgia, Hawaii, Illinois, Güney Carolina ve Washington eyaletlerinde de aynı prosedür izlenmekte idi. Maryland ve Oregon'da ise, sadece HIV enfekte kişi bunu kendi isteği ile yapmıyorsa, sağlık profesyonellerinin kontakları haberdar etmesini istemekte idi. Yukarıda bahsedilen programların çoğu HIV enfekte kişinin gönüllü olarak doğru bilgi vermesine dayanmaktadır, ancak bazı nedenler dolayısı ile HIV enfekte kişiler çoğu kontaklarını açığa çıkarmak istememektedirler.
Yapılan bir çalışmada cinsel ve uyuşturucu madde partnerlerinin isimlerini sağlayan hastalarla değişik haberdar etme şekillerinin başarısı karşılaştırılmıştır. Eğitimli danışmanlar partnerlerin %50'sine başarıyla ulaşırken, hastanın kendisi partnere ulaşmaya çalışınca bu oran %7'ye düşmektedir. Haberdar edilen kontakların %50'si HIV yönünden test edilmiş ve bunların %25'i de enfekte olarak bulunmuştur. Bu eyaletlerde hasta haberdar etme sisteminin mi, yoksa halk sağlığı sisteminin mi kullanılacağı kararı maliyet, güvenilirlik, muhtemel ayrımcılığın gözedilmesi ve “uyarma sorumluluğu” analizlerine bağlı olmalıdır.
Bilgilendirilmemiş HIV enfeksiyonu için risk altında bulunan bir kişiyi uyarma sorumluluğu enfekte vakanın gizliliğini bozan bir durumdur. Pekçok eyalette, HIV statüsünü kapsayan gizlilik yasaları doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının üçüncü bir kişiye ismi gizli tutulan bir kişi tarafından ekspoze edildiklerini açıklama iznini getirecek şekilde değiştirilmiştir. Bazı yasalar doktorların lokal sağlık otoritelerine bu tür bilgileri vermelerine izin vermektedir ki, bunlar üçüncü bir kişiye HIV ile risk yaratabilecek bir temasın varlığını bildirebilsinler. Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları bazı özel durumlar dışında kişinin HIV enfeksiyonu durumunun gizliliğine saygı duymak zorundadır.
Sağlık çalışanının, bir kişinin HIV enfeksiyonu durumu ile ilgili bilgiyi diğer bir sağlık çalışanına söyleyip söyleyemiyeceği durumu daha belirsizdir. Hepsi olmasada pekçok eyalet, eğer bu tür bir bilgi hastanın bakımı için önemliyse tıbbi personelin diğer bir sağlık çalışanına hastanın HIV durumunu açığa vurmasına izin vermektedir.
Tercüme; “Questions and Answers on AIDS”, Lyn R. Frumkin, M.D., Ph.D. and John M. Leonard, M.D. Third edition. Health Information Press, Los Angeles, California 90010 yapılmıştır.
HIV /AIDS DERGİSİ Turkish Journal of HIV/AIDS
Ö D Ü L Ü
Editörler Kurulunun değerlendirmeleri sonucunda aşağıdaki araştırma yazısı 2003 yılı ödülüne layık görülmüştür.
Yazarları tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
Araştırma yazısının ilk yazarı Kasım ayında İzmir'de düzenlenecek “2. Ulusal AIDS Savaşım Sempozyumu”na
dergimizin misafiri olarak katılacaktır.
“HIV (+) ve AIDS'li hastaların Tedaviye Uyumunu Etkileyen Psikososyal Faktörler”
Yrd. Doç. Dr. Fatma AKINCI*
Doç. Dr. Fatma ÖZ**
*Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Düzce Sağlık Yüksek Okulu Hemşirelik Bölümü
**Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu,
Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı
HIV /AIDS DERGİSİ Turkish Journal of HIV/AIDS
Ö D Ü L Ü
Türk HIV/AIDS Dergisi Yayın Kurulu ülkemizde HIV/AIDS hastalığı alanında yapılan araştırmaları, çalışmaları desteklemek amacıyla her yıl, o yılı kapsayan araştırmalar arasından bir yazıya ödül verilmesini kararlaştırmıştır.
Ödül için belirlenecek yazılar araştırma yazıları ve özgün olgu sunumları arasından belirlenecek ve o yılın son sayısında açıklanacaktır.
Seçilen en başarılı yazının birinci isim yazarı o yıl yapılacak HIV/AIDS kongre ya da eğitim programlarından birine dergimizin davetlisi olarak katılacaktır.